1. Haberler
  2. Diğer
  3. YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ YAZDI, ORTAYA KARIŞIK

YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ YAZDI, ORTAYA KARIŞIK

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Ortaya Karışık !
Her zaman şiirin hak ettiği değeri bulamadığından yakınırız. Değeri verecek olanın
toplum olduğunu bildiğimiz halde, halka ulaşmak yerine bizimle aynı dili konuşan
insanlarla yazdıklarımızı paylaşırız. Bu şiire katkı sağlar mı, tartışılacak ayrı bir
konu…
Evet, ülkemizin koşulları nedeniyle bin bir güçlüklerle çıkartabildiğimiz
kitaplarımız var. Ancak, bireysel çalışmalar dışında satılmıyor bile. Çünkü halk
popüler kültürün zorla dayattığı yazarların dışında pek okumuyor. Etliye sütlüye
karışmayan, halka gerçekler dururken pembe düşler kurduran yazarlar sistem
tarafından destekleniyor, bazıları bunun farkında bile değiller… Kapılar onlar için
açılırken, toplumsal yazanlar için de bir bir kapanıyor. Fuarlara katılan
arkadaşlarımız çok iyi bilirler ki, kendi tanıdıklarının dışında kitap satışı hiç
birimizin yüzünü güldürmez.
Peki halk ne okuyor? Okuyucunun büyük bir bölümü, içinde çiçeklerin böceklerin
uçuştuğu, dram, gözyaşı olan romanları ve gerek kapital kültürün, gerekse
medyanın pompaladığı yazarları tercih ediyorlar. Büyük yayınevleri de doğal
olarak para kazanamayacakları yazarlara yer vermiyor…
Bazı yazar ve şairlerimiz yılgınlığa düşmeden üretmeye devam ediyor. Hele ki şu
dönemlerde yazmanın ne derece zor olduğunu, kaleme yüklenen görevi
korkusuzca yerine getirebilenler çok iyi bilirler. Sorumluluklarının verdiği bilinçle
hayatın her alanında objektif olmaları, her olaya her pencereden bakmayı
bilmeleri ve aydınlatma ışığını okuyuculara ulaştırmakta “köprü” vazifesini
üstlenmeleri, ne yazık ki sistem tarafından istenmeyen ve asla kabul edilmeyen
bir durumdur.
Sistem, “dikenden bahsetmeden gülü”, “koyu renkleri anmadan düş renklerini”
yazdırmak ister. Halk da doğal olarak önüne geleni okur, dinler ve izler, tıpkı
ekranlara sürülen ve bizleri oyalayıp zamanımızı çalan programlar gibi..
Aslına bakarsanız, bizlere katkı sağlayacağı yerde toplumu deforme eden yayınlar
da aile yapılarımızı bile bozuyor. Eskiden bütün filmlerin teması aileleri
birleştirmekken, şu anda bütün dizilerde aileler dağılıyor, mafya dizileri gençleri
zehirliyor.
Kapitalist kültürün bizleri parçaladığının farkında bile değiliz. Elbisemizden
yiyeceğimize, dilimizden müziğimize kadar ekranlardan evimize giren bu popüler
kültüre karşı kendi değerlerimize sahip çıkan bir kaç kanal, radyo, gazete ve
dergiyi de kutlamak gerekiyor.
Çoğu medya bir kaç ünlü şairin dizelerinden başka şiire yer vermiyor… Yer veren
küçük TV kanalları da, sanatçılara masa şartı koyan işletmeler gibi sponsor şartıyla
türkü programları yaptırıyor.  Bazıları da -sanatçı- olmasa da ekrana çıkıp
programını yapıyor. Eğer bir şair arkadaşı varsa da -ustası dururken çırağını-şiirine
bile bakmadan konuk olarak alıyor. Havuz medyasının sabah programlarında ise,
okudukları düz yazılardan farksız yazıları da yıllardır duygu sömürüsü yaparak
ağlaklı bir şekilde  şiir olarak sundular, halk da doğal olarak bunları şiir olarak
gördü.
Bunlardan şikayetçi olan ve bütün bunların yanı sıra bu sisteme tuz biber
olduklarının farkına varamayanlar da bir hayli çok… Özellikle internet ortamında
şair olmak şiir yazmaktan daha kolay ! Cinsiyet, siyasi görüş, reklam gibi
unsurların ön plana çıktığı çoğu arkadaş gruplarında yapılan beğeniler
ve yorumlar, canı isteyen herkesi şairlik ünvanına kavuşturuyor. Bırakın şiirin
kuralını, imlasız, imgesiz, konusuz ve akımsız şekilde rastgele yazılan
yazılar-nesirler bu  gruplarca şiir olarak görülüyor ve yazan da kendisini şair olarak
kabul ediyor. Yani yazar, bu akıma katılarak yazdığının başarılı olduğuna inanıyor
ve kendisini geliştirme eğilimine girmeye gerek bile duymuyor.  Katılımcı ve
teşekkür belgelerinin, kafalarına göre düzenledikleri başarı belgelerinin ödül diye
havalarda uçuştuğu internet ortamında en acı oksijen ise, şair dediğimiz bazı
insanların da bu akımın içinde kendisini kaybetmesi !
Sisteme baş kaldıran, halkın sesi-nefesi, isyanı ve ağıdını dile getirenler yazdıkları
şiirler nedeniyle cezalandırılırken, yukarıda bahsettiğim dünyanın içindekiler ise
öyle veya böyle kendilerine açılan kapılardan girip hak etmedikleri bir yerde
oturuyorlar!.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yeni Odak Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!