Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın tarafından mahkemeye sunulan dilekçede, Kılıçdaroğlu’nun kullandığı ifadelerin, Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddelerine aykırı olduğu belirtildi. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun “Beşli çete”, “Tahsildar” gibi ifadelerinin Cumhurbaşkanı’na yönelik sistematik bir saldırı niteliğinde olduğu öne sürüldü.
Dava dilekçesinde, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının “gerçek dışı” ve “kara propaganda” amacı taşıdığı savunularak, bu ifadelerin sadece Cumhurbaşkanı’nın değil, ailesinin de kişilik haklarını zedelediği iddia edildi. Erdoğan’ın avukatı, mahkemeden bu tür söylemlerin devamının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı almasını talep etti.
Kemal Kılıçdaroğlu, daha önceki açıklamalarında Erdoğan’ı “kaçış planları yapmakla” suçlamış ve özellikle Ensar ve TÜRGEV gibi vakıfların yurt dışına usulsüz para aktardığını iddia etmişti. Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamaları siyasi arenada geniş yankı uyandırırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu iddiaları kesin bir dille reddetmiş ve Kılıçdaroğlu’nu “yalan siyaseti yapmakla” suçlamıştı.
CHP liderinin, dava sonrası bir grup toplantısında bu süreci “hukukun susturulması çabası” olarak nitelendirdiği bildiriliyor. Ancak, dava dosyasına yansıyan açıklamalar arasında Kılıçdaroğlu’nun bu ifadelerine yönelik herhangi bir geri adım atmadığı görülüyor.
Bu dava, Türk siyasetindeki gerilimlerin ve sert polemiklerin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında son dönemdeki karşılıklı suçlamalar, seçim atmosferinde daha da belirgin hale geldi. Siyasi gözlemciler, bu davanın uzun bir hukuk sürecine dönüşebileceği ve sonuçlarının, her iki liderin kamuoyu algısında etkili olabileceği görüşünde.
Ayrıca, dava talebinde tazminat bedelinin yüksekliği dikkat çekiyor. Erdoğan’ın avukatları, söz konusu ifadelerin basında geniş yer bulması ve sosyal medyada yoğun bir şekilde paylaşılması nedeniyle kamuoyunda yanlış algıların oluştuğunu belirterek, bu tür iddiaların ağır yaptırımlarla karşılanması gerektiğini savunuyor.