Bu günlerde öyle bir dönemin içindeyiz ki, gördüğümüz izler at izi mi, it izi mi? Belli değil.
Neyin ne olduğunu anlayamaz duruma geldik, solcu solcu değil yola çıkan yolcu değil.
Kimisi tutup dün terör örgütünün elebaşı dediği adamı, meclise davet ediyor.
Atatürk’ün partisi olan siyasi parti sanki biraz sol gösterip sağda yürüyor.
Tek adamlığı eleştirenler, tek adamlık yolunda ilerliyor, tek kalemden fetvalar verip adına basın açıklaması diyor, içlerinde ki, eleştiriye dur diyerek, sözde demokrasiyi savunuyor.
Kol kırılır yen içinde kalır diyenler, kendi bildiklerini okuyarak partilisini görmezden geliyor, sonrada herşey güzel olacak diyerek kendi seçmenini motive ettiğini sanıyor.
Kimisi her sene bu sene daha iyi olacak diyor, ardında verilen sözleri unutarak bir dönem daha böyle aynı koltukta devam ediyor.
Emekli işci geleceğinden bir haber günü kurtarmaya çalışırken, kimisi bir emekli maaşına bir akşam yemeği yiyor, sonra Türkiye’de herşey adil deniyor.
Gençler okullar bitiriyor, Türkiye’de her geçen gün üniversite bitiren genç sayısı çoğalırken, işsizlik sayısı daha da çoğalıyor.
Kadınlar her geçen gün daha da güçleniyor, daha çok seslerini yükseltiyor, maalesef buna rağmen kadına şiddet cinayet her geçen gün daha da çoğalıyor ve yetkililer suçu kadına yüklemek için kısa giyme geç saatte evden çıkma gibi akla zarar açıklamalar yapıyor.
Sağlık sistemini överken, bilmem kaç hastane açıldı derken, hastanelerde Prof Dr bulunamıyor, stajyer doktorlar hastaların üzerinde staj yapıyor.
Ekonomi daha iyi olacak derken, her yıl bir önceki yılı aratıyor, emekliye çalışana zamı günlerce düşünerek karar veremeyenler, benzine yağa zammı bir gecede karar veriyor, sonrada ne yapalım enflasyonun yükselmesini engelleyemiyoruz diyerek kendilerinde hak görüyor.
Ne çocuklar çocukluğunu yaşıyor, ne gençler yarınlara umutla bakıyor, atı alan geçeceği yeri geçiyorda, gariban gideceği yere bile zor gidiyor.
Sanat, edebiyat ülkede ufku açarken, ülkenin tasarrufu tamda orada başlıyor, yani anlayacağınız sanki bu ülkenin ekonomisi düzelirse sanatsız kalınca düzelecek gibi, yasaklar tamda sanata edebiyata gem vuruyor.
Eskiden araba mı, vardı arabaya binmek lüks yaşamak caiz değil diyenler, develerle gezecek sanırken en lüks arabalarda hava atıyor.
Sığınmacılar gelince, Türk işçiyi yok sayanlar, ev kiralarını sığınmacılara göre ayarlayanlar, bugün gelmiş o gün öyle gerekti şimdi Türk işci varda biz mi almıyoruz? Diyerek bilmem yüzde kaç işsizlik oranını yok sayıyor.
Anlayacağınız yolda gördüklerimiz at izi mi, it izi mi? Kimse anlamıyor.
Ama dediğim gibi, atı alan varacağı yere varıyor da, iti görmeyenler yolda ki izi at izi sanıyor.