Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi, Tokat şehrinde de topraklarımız tehlike altında.
Tokatlı olduğum için Tokat şehrinin altını çizdim konu daha geniş ve daha kapsamlı, maden aramak adına Türkiye’de topraklarını hiçe sayan şirketler azımsanmayacak kadar çok, maalesef ki bazı siyasiler ve sözde ileri gelenler, mal varlıklarını dahada genişletmek için ellerinden geleni yapıp yanlış olan herşeyi meşrulaştırmak istiyorlar.
Bir dönem ‘’ Gerçi hala devam eden ‘’ HES projeleri kötü meyvelerini çoktan verdi, köylerimizde ki akar suların azlığı ve topraklarımızın verimsizliği işte bu yıllar önce tepkiler verip, maalesef ki, engel olamadığımız HES projelerinin kötü meyvesi.
Şimdide maden arama adı altında topraklarımız talan ediliyor, halk sağlığı hiçe sayılıyor ve bir çok ağaç kesilip yok ediliyor.
Gerçi maden aramalarının 2025 Yılında dahada çoğalacağını bundan 9 Yıl önce yazmışım, yani bu yeni bir olay değil.
O dönemlerde de maden aramaları, yani altın bizim deyimimizle ( gömüler ) Aranıp hatta çıkarılmıştı, 9 Yıl önce bir uzman tanıdığım, 2025 Yılını işaret ederek özellikle Tokat Zile başta olmak üzere, birçok noktanın ismini vererek, bu konuyu gündeme getirmiş benim köşe yazıma vesile olmuştur ve bugün 2025 Yılında sadece Tokat’da 2000 üzerinde şirket ruhsat almak ÇED raporu almak için çalışmalar yapıyor…
Bu bir vahşet değilde nedir?
Özellikle zeytin ağaçlarının olduğu zeytinlikler heba edilmek isteniyor ve bunuda yasallaştırmak için ciddi çalışmalar içinde olanları görüyoruz, engel olmak isteyenlerde, tartaklanıp zorbalıkla yerlerde sürükleniyor.
Meclisten torba yasayı geçirmek için herşey mübahtır diyerek zorba olabiliyorlar da.
Şimdi size Torba yasada ne var yazmak istiyorum…
Zeytinlik alanlar. Özel çevre koruma bölgeleri. Milli parklar. Sulak alanlar. Yaban Hayatı sahaları. SİT alanları, madencilik ve enerji projelerine açılabilecek yani bu torba yasa çıkarsa yukarıda yazılan yerler talan edilecek hemde bunu devlet izniyle yapacaklar.
Maden ve petrol işleri genel müdürlüğü bu alanlarda ruhsat vermeye yetkili olabilecek. Diğer kurumlara görüş sunulacak 4 Ay içinde cevap verilmezse, izin verilmiş sayılacak.
ÇED süreci hızlandırılacak.
ÇED sürecinde diğer izinler eş zamanlı alınabilecek.
Stratejik ve kritik madenler acil kamulaştırılabilecek, bu karar da doğrudan tapu yerine geçecek.
Kaçak maden ve enerji yatırımlarına af çıkarılabilecek, ruhsatsız işlemler üretime devam edebilecek, daha önce verilmiş yıkım kararları ve cezalar uygulanmayacak.
Muhteşem değil mi? Adamlar direk ülkeyi talan edeceğiz ağaçlarımızı yok edeceğiz arsanız arazin bizim olacak sizde buna hayır diyemeyeceksiniz diyerek alkış tutuyorlar
Bir zeytin ağacının faydalarını bilmeden kaç yılda bir ağaç büyüyor bunu görmeden herşeye izin verecek Halkta buna göz yumacak öylemi?
Sanmıyorum…
Ama maalesef ki tepkileri veren ve emek harcayanlar içinde, zenginlik hayali kuran ve bu şirketlerle hareket edebilen insanlarda çok olacak.
HES projelerinde bunu gördük.
Doğanın katli, suların zehirlenmesi, insanların kanser başta olmak üzere birçok sağlık problemlerinin yaşaması, gelecek neslin tehlikede olması, birilerinin umrunda olmayacak.
Peki ne yapacağız?
Diyeceğim birlik olalım, tek nefeste nefesimize sahip çıkalım, hangi siyasi görüş olursa olsun, birlikte hareket edelim ama gördüğüm kadarıyla bu topraklar, bu su, bu nefes, sağ görüşlü siyasetçilerin çok umrunda değil, sol görüşlü siyasilerin tepkisi yeterli değil.
İnanın umutlanmak istiyorum, lakin ülkemizde olan adaletsizlikleri görünce umudumu yitiriyorum, korkuyorum, ülkem için topraklarımız için korkuyorum.
Gelecek neslimiz için korkuyorum.
Ayşe Kulin’in bir kitabını okudum, kitabın ismi…
( YARIN YOK )
Çok korkunç bir senaryo öngörülmüştü kitapta…
Teknoloji vardı ama gençler yeşili maviyi bilmiyorlardı.
Ağaç neydi bilmiyorlardı tarım yoktu haplarla besleniyorlardı suyu çok az tüketmek zorunda oldukları için mini su kapsülleri içiyorlardı.
Aile kavramını o günün sözde başkanları ayarlıyordu nüfus azaldığı için eşleşmeler birçok bilimsel araştırma sonucunda uygun nesil için uygun çiftler seçilerek olabiliyordu.
İnsanlar mutsuzdu mutluluğun anlamını bilmiyorlardı.
Aşk yoktu his yoktu, makineleşmiş insan topluluğu vardı, yaşama alanları çok kısıtlıydı, aynı ortamda birçok insan yaşamak zorunda bırakılıyordu.
Yüzyıllar önce insanların yaptığı hatalar yüzünden Dünya dumanlı karanlık bir yerdi.
Yani bizler…
O dönemin yüzyıllar önce ki insanları, bizim hatalarımız yarınları yok edecek…
İnanın kitap da okuduklarımın hepsini burada yazsam, korkar ve hayır biz buna izin vermeyeceğiz diyerek haykırırdınız.
Tavsiyem bu kitabı muhakkak okuyun…
Ve ne olur hep beraber bu olanları engellemeye çalışalım gelecek neslimiz, denizi gökyüzünü tatları ve aşkı mutluluğu bilsinler, doğayı ağacı görsünler…
Hiçbir değerli maden, sudan, ağaçtan, nefesten, değerli olamaz.
Hadi o zaman hep beraber ses getirelim herkesi bilinçlendirelim neye gücümüz yetiyorsa bazen yetmeyenide yapalım ki….
YARINLAR YOK OLMASIN…