Çocuklarımızın geleceği, Ülkemizin yarınları ve yaşayamadığımız gün elimizden sinsice kayıp giderken, biz sadece seyrediyoruz.
Umuda konulan dinamitin sesini duymayan kulaklarımız, rızkımıza uzatılan eli görmeyen gözlerimiz, talan edilen varımıza susan vicdanımız, gerçeklere lal olmuş dilimiz var bizim.
Çünkü sadece seyrediyoruz.
İçimizde kopan fırtınaların, çağlayan ırmakların, yüreğimizin duvarlarını yumruklayan isyanımızın sesini dışa vurmuyoruz.
Sadece kendi kendimize söyleniyoruz.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; kim olduğuna, kimden olduğuna, mevkiine, makamına, payesine, partisine, ideolojisine bakmadan, halkın namus bildiği oylarıyla herhangi bir partiden seçilip, sonrasında başka herhangi bir partiye transfer olma durumunu asla etik bulmuyorum.
Eskiden de, yapılıyordu şimdide devam ediyor. Son zamanlarda sıkça tanık olduğumuz bu transfer olayları seçilmişlerin yaptıkları ve dengeleri bozdukları bir alavere halini aldı.
Seçmen, bir menfaat gözetmeksizin, bir mevkii yada makam hırsı olmaksızın bu değiş tokuşları yaptığınıza inanmıyor.
Neden mi; Seçime girdiğiniz partinin tarihi sürecini, misyonunu, vizyonunu, kuruluş felsefesini, düşüncesini, iç tüzüğünü ve vaatlerini bilerek giriyorsunuz. Size oy verenler aslında size değil genelde taktir ettikleri o partiye oy veriyorlar ve dolayısıyla size oy vermiş oluyorlar.
Bizi bu partinin çatısı altında temsil etsin diye.
Peki siz ne yapıyorsunuz bu oyları sırtınıza vurup başka bir partiye, yani vatandaşın takdir etmediği, tasvip etmediği bir partiye götürüyorsunuz.
Şimdi soruyorum;
Vatandaş sizi El-Emin görerek Namus bildiği oyunu teslim ediyorsa, sizde bu emanetin yerini izinsiz ve müsadesiz deĝiştiriyorsanız bunun adı ne oluyor?
Güven gaspı mı, Yoksa ne?
Diyorsunuz ki oy bize verildi.
Bir daha ki seçime kadar istediğimiz yere geçip seçmenimizi orada temsil etme yetkisini aldık ama durum hiçte zannettiğiniz gibi değil. Bu ülkede oyların %95’i partiye ve parti başkanına veriliyor Milletvekillerine değil.
Vatandaşın büyük çoğunluğu Vekilleri tanımıyor bile.
İlkokul mezunu bir Milletvekilini, bir Profesörün, bir Emniyet Müdürünün, bir Generalin, bir Avukatın, Savcının, Hakimin yada üst düzey herhangi bir bürokratın oy vererek seçip, yarın öbür gün mecliste bizlerin kurumunu yada geleceğini ilgilendiren, yasa yada yasalar oylanırken en doğru kararı versin diyerek seçtiğini mi düşünüyorsunuz?
Yoksa verilen oy partiye veriliyor, sizide parti aday gòsterdiği için seçiliyorsunuz mu?
Hayati önem arz eden yasalar oylanırken içinde geçen terimlerin çoğunun manasını bile bilmeden, çıkarılacak kanunun neler getirip neler götüreceğini dahi tahayyül edemeden, sırf istendiği için evet yada hayır diyerek, kader tayinine ortak olmaları ne derece doğrudur?
Sırf oy potansiyeli var diye, geniş bir kitle üzerinde etkisi var diye, hiç bir mahareti olmayan, yeterli bilgi ve birikimi olmayan, normal bir işe alımda bile üniversite mezununun arandığı günümüzde ilkokul mezunlarının Milletvekili olabilmeleri manidardır Sonrası malum.
Yerel yönetimler içinde, Encümen Azaları içinde, Belediye Meclisi üyeleri içinde, aynı durumlar söz konusu.
Göreve haiz olmayanların, göreve talip olmaları, göreve layık olmayanların makama sahip olmaları durumunda neler yaşıyoruz hep birlikte tecrübe edindik ve ediniyoruz da.
Liyakat, liyakat, liyakat
Kişiye sadakat değil, Millete sadakat, hizmete sadakat, göreve sadakat.
Herkes ettiği yemine sadık kalmalı. Kalmıyorsa yasalar çerçevesinde gereği yapılmalı. Yapılmıyorsa burada bir arıza var demektir.
M.Vekili maaşı; 229,676 tl
Asgari ücret; 22,104 tl
M.Vekili maaşı Asgari ücretin 10,3 katı
Emekli Vekil; 149,000 tl
Emekli İşçi; 16,881 tl
Emekli Vekilin maaşı, Emeklinin 9 katı.
Hem emekli, hem çalışan Vekil; 379,000 tl
Başka işler ve yerlerden aldıkları birden fazla maaşlar ise cabası.
Bir soru daha; Temsil ettikleriniz açlığın pençesinde boğuşurken, yoksulluğun en derinini yaşarken 22,000 tl maaşla 30,000 tl ev kirası ödemek zorunda kalırken, meyveyi tane ile, eti gramla alırken siz başınızı yastığa rahat koyabiliyorsanız başka da lafım yok.
Vatandaş sizin kavga etmenizi, birbirinize küfre varan hakaretler yağdırmanızı istemiyor. Halkın ve Ülkenin hayrına olan önergelerde ve kanun tekliflerinde sırf diğer parti istedi diye reddetmenizi istemiyor. Vatandaş sizden öncelikle, Milletin Meclisinde, Milletin Vekillerinin üslubuna dikkat etmesini, kavga dilinden uzak durmasını ve hizmette yarışmanızı istiyor. Orası hizmet üretme yeri, boks ringi değil. İyi kavga eden değil, iyi hakaret eden değil, nezaketi elden bırakmayan hizmet aşıklarıdır tercihimiz.
Aldığınızı hakedin.
Bizde bir laf vardır; “Oturduğun yeri pak et, yediğin lokmayı hak et” derler. Nede güzel derler.
Sizin uyumsuzluğunuz topluma yansıyor. Toplumu kutuplaştırıyor.
Birbirimizi sevmek zorunda değiliz ama saygı duymak zorundayız. Bu Ülke hepimizin. Bu devlet hepimizin. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin asil birer vatandaşıyız. Asla hiçbirimiz, öteki kimlik değiliz, hiç biriniz de beriki kimlik değilsiniz. Eşit yurttaşız.
Aşk-İle

Kalemin var olsun dedem gönlüne yüreğine sağlık çok güzel yazmışsın