13 yıldır devam eden Suriye iç savaşı, Başer Esat’ın mücadeleden vazgeçmesi ve ülkesini terketmesi ile son buldu. Suriye’de oluşan yönetim boşluğu ve tasfiye edilen rejim, bir zamanlar terör örgütü olarak lanse edilen ve farklı ideolojilerden oluşan grupların elinde kaldı. Herkes kendi ağırlığını hissettirme çabasına girerken, paramparça edilmiş bir ülke ve soykırıma maruz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir Alevi camiası ve diğer azınlıklar gerçeği var. Hal böyle iken ülkemizdeki bazı fikir adamlarının gelişen olaylara bakış açılarını hayretle karşıladım. Esad rejiminin son bulması, oradaki halkkarın özgülüğü anlamına gelmiyor. Daha beter HTŞ gibi IŞİD, PYD, YPG, PKK, ÖSO gibi Avrupa ve Amerika destekli örgütlerin kendilerini kabul ettirecekleri ve devlet kurabilme olanağı yakaladıkları bir ortam oluştu. Bunu kim yada kimler hangi amaçları doğrultusunda desteklediler. İsrail 1967 den beri savaştığı ve işgal edemediği Golan tepelerini, rejim güçlerinin çekilmesiyle birlikte ele geçirdi ve Suriye’nin içlerine kadar girdi. Filistin, Suriye, Lübnan derken İran’da da cephe açma hazırlığındalar. Kocaman bir dünya bir avuçluk İsrail’in yaptığı soykırımı ve isgalleri seyrediyor. İsrail siyonizmi dünyanın gözü önünde kadın çocuk demeden öldürerek büyük İsrail devleti projesine adım adım ilerliyor. Irakta kurulacak devletciklerin hepsi İsrail devletine muhafızlık yapacaklar ve Türkiye için müthiş bir tehlike oluşturacaklar. Bizim için elzem olan Irakın toprak bütünlüğü ve oradaki halkların özgürlüğüdür. Bizler bir başka ülkenin iç işlerine müdahil oluyorsak eğer, orada menfaatimiz olmalı, yoksa başkaları bizi kendi menfaatleri doğrultusunda kullanamamalı. Bizler kendi ülkemize birilerinin müdahelesini asla kabullenemiyorken, başkalarına bunu reva görmekte ayrı bir mevzu. Irak halkı kendi mücadelesini ve hak kavgasını kendisi vermeliydi. Amerikanın müdahil olupta özgürlük getirdiği bir ülke varmı? Libya Gaddafi’yi, Irak Saddam’ı, Afganistan Eşref Gani’yi, Pakistan Butto’yu arar duruma geldi. Bunun en büyük müsebbibi Amerikan Emperyalizmidir. İnşallah Suriye’liler de Esad’a özlem duymaz. Siyaset başka bir arenadır, din başka bir arena.
10 Ekim 630 yılında İmam Hüseyin’in, Kerbela da Yezid’in emri ile, Ömer bin Sad komutasındaki ordunun canilerinden Şimr bin Zil Cevşen tarafından şehit edilmesinin, akabinde mübarek başının kesilerek teşhir edildiği Şam Emevi camisi ve Yezid’in, Hüseyin’in kesik başını çubuklayıp, dudaklarını aralayıp dişlerine vurarak keşke atalarım intikamlarının alındığını görselerdi benimle gurur duyarlardı dediği yer.
Burada Namaz kılma arzusu ne anlam taşımaktadır.
Buna alkış tutanların acaba bu durumdan malumatları varmı. Var ise yazık, yok ise çok yazık.
Diktatörlük XXI yy. da kabul edilebilir bir yönetim biçimi değildir ama bu sorun bizim sorunumuzda değildir. Suriye halkı kendi mücadelesini vermeliydi. Ülkelerini bırakıp kaçmak ve sığıntı gibi yaşamak yerine, onurlu mücadelelerini vermeliydiler.
Tüm halkların hürriyetini, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, oradaki azınlıkların ve tüm inançların özgürlüğünü önemsiyorum.
Şu anda sınırlarımız ciddi bir tehdit altındadır. İsrail gibi katil bir devletin Suriyeye koğuşlanması tüm bölge ülkeleri için olduğu gibi, bizim içinde ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Artık Amerikan emperyalizmine, Avrupa kapitalizmine ve İsrail siyonizmine karşı söylem değil eylem zamanıdır.
Şair ve Yazar Birol Yıldız Hatipoğlu