Kadın Cinayetlerine Son Olsun: Toplumsal Sessizliği Bozma Vakti
Her gün, dünyanın dört bir yanında kadınlar sadece kadın oldukları için şiddete maruz kalıyor, hayatlarını kaybediyor. Türkiye’de de kadın cinayetleri, uzun süredir toplumsal bir yara haline gelmiş durumda. Bu cinayetler, yalnızca bireysel trajediler değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, sistemsel adaletsizliklerin ve toplumsal duyarsızlığın yıkıcı sonuçlarıdır. Artık bu sessizliğe bir son verilmelidir: Kadın cinayetlerine son olsun.
Kadın Cinayetleri Nedir?
Kadın cinayetleri, çoğunlukla kadının tanıdığı, birlikte yaşadığı ya da eski eşi/sevgilisi tarafından işlenen, cinsiyet temelli öldürmelerin genel adıdır. Bu cinayetlerin ardında çoğu zaman “namus”, “kıskançlık”, “reddedilme” gibi bahaneler yatmakta, kadınların yaşam hakları adeta pazarlık konusu yapılmaktadır.
İstatistikler Ne Diyor?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor. Bu cinayetlerin çoğunda kadınlar, defalarca şikayette bulunmuş, korunma talep etmiş ancak gerekli önlemler alınmamıştır. Bu durum, hukuki mekanizmaların yetersizliğini ve sistemin işlevsizliğini gözler önüne seriyor.
Neden Bu Kadar Yaygın?
Kadın cinayetlerinin bu kadar yaygın olmasının nedenleri çok boyutludur:
Toplumsal cinsiyet rolleri: Kadınları edilgen, erkekleri ise egemen bir pozisyonda gören anlayış.
Cezasızlık kültürü: Failin iyi hal indirimi alması, toplumda benzer suçları teşvik edebiliyor.
Yetersiz koruma mekanizmaları: Koruma kararlarının etkin uygulanmaması.
Medya dili: “Kıskançlık krizi”, “aşk cinayeti” gibi ifadelerle suçun romantize edilmesi.
Ne Yapılmalı?
Kadın cinayetlerinin önlenmesi için atılması gereken adımlar nettir:
Eğitim ve farkındalık: Cinsiyet eşitliği eğitimi okul öncesinden başlayarak sistemli biçimde verilmelidir.
İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası metinlere bağlılık: Kadınları koruyan sözleşmeler uygulanmalı, geri çekilme kararları gözden geçirilmelidir.
Hukuki reformlar: Caydırıcı cezalar uygulanmalı, kadınların şikayet süreçleri kolaylaştırılmalıdır.
Sivil toplumun güçlendirilmesi: Kadın hakları savunucuları desteklenmeli, kadın sığınma evlerinin sayısı artırılmalıdır.
Medyanın sorumlu davranması: Cinayet haberleri duyarsızlaştırıcı değil, bilinçlendirici bir dil ile aktarılmalıdır.
Sessiz Kalmak Suça Ortak Olmaktır
Her kadın cinayeti, toplumun ihmaliyle de gerçekleşir. Komşunun duyduğu çığlığı görmezden gelmesi, yetkililerin şikayetleri ciddiye almaması, medyanın olayı sansasyonel hale getirmesi… Tüm bunlar, kadınları yalnızlaştırır. Oysa sessiz kalmak, suça ortak olmaktır.
Sonuç
Kadınların yaşam hakkı tartışmaya açık değildir. Bu toplumda herkesin özgür ve güvenli yaşama hakkı vardır. Kadın cinayetlerini durdurmak, yalnızca kadınların değil, hepimizin sorumluluğudur. Herkesin bir adım atması gereken bu süreçte, güçlü yasalar, kararlı politikalar ve değişen toplumsal bakış açılarıyla ancak çözüm mümkündür.
Kadınlar yaşasın diye susma! Unutma: Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok.
Sevgiyle kalın Güler Şen