Bazen bir sabah uyanıp aynaya baktığınızda aynadaki yansımada bir eksiklik fark edersiniz. İlk başta bu eksikliğin ne olduğunu tam çıkaramazsınız. Belki yüzünüzdeki ifade de bir şey değişmiştir, belki de sadece yorgun görünüyorsunuzdur. Ama dikkatlice bakınca görürsünüz: Saçlarınız artık eskisi kadar güçlü ve canlı değildir. Uçları cılız, rengi soluk, hacmi azalmıştır. O anda moraliniz alt üst olur. Saçınızı her tarayışınızda biraz daha az kalmış gibi gelir. Ve bu sadece dışarıdan görülen bir değişim değildiro eksilme hissi içeriye doğru yayılır ve içten içe çok üzülürsünüz. Saç dökülmesi, aynadaki görüntünüzdeki bir değişiklikten çok daha fazlasıdır. Bazen özgüveninizi, bazen gülümsemenizi, bazen de başınızı dik tutma cesaretinizi alıp götürür sizden.
Çünkü saç, yalnızca estetik bir detay değildir, kimliğimizin bir parçasıdır. Kendimizi ifade etme biçimimizdir. Bazen gençliğimizin, bazen hayata karşı dimdik duruşumuzun, bazen de içimizdeki kadının ya da adamın dışa vurumudur. Saçlarımız yerli yerindeyken, çoğu zaman bunu fark etmeyiz bile. Ama onları kaybetmeye başladığımızda, içten içe eksildiğimizi hissederiz. İşte bu yüzden saç dökülmesi, sadece fizyolojik bir sorun değil, aynı zamanda duygusal bir meseledir. Ve tam da bu nedenle, çözüm de sadece bir şampuanla sınırlı olamaz. İyi hissetmek, sadece ruhun değil, aynadaki görüntünün de iyileşmesiyle başlıyor. İnsan kendini aynada severse, güne de bambaşka başlıyor. Ve bu yüzden, bazen çözümü kendi yöntemlerimizle aramayı bırakıp, işi profesyonellere teslim etmek gerekiyor. Folixir tam da bu noktada devreye giriyor. Saçların sana iyi geldiğinde, hayat gerçekten daha güzül oluyor. Ve kendine daha çok sahip çıkıyorsun.
Aslında saçlarıma her zaman çok özen gösterir iyi şampuanlar kullanırdım. Saç bakımı benim için asla geçiştirilecek bir şey olmadı. Düzenli olarak doğru ürünleri seçmeye çalıştım, Ama buna rağmen zaman, zaman dökülmeler yaşıyordum. Özellikle mevsim geçişlerinde saç tellerim ellerimde kalıyordu. Ne kadar dikkat etsem de bu döngünün önüne geçemiyordum.
İşte o dönemlerden birinde, yıllar önce devamlı alışveriş yaptığım eczacıma bu konudan bahsettim. O da bana “Folixir” diye bir markayı önerdi. Açıkçası o an çok da büyük bir beklentiye girmedim. Daha önce denediğim pek çok ürün gibi “acaba işe yarar mı” diye düşündüm. Yine de içimde bir umut vardı ve başladım kullanmaya. Bu ürün Şampuan, serum ve ağızdan alınan tablet şeklindeydi. İlk zamanlarda büyük bir değişim beklemedim. Ama iki, üç ay gibi bir süre geçtikten sonra aynada fark edilir bir iyileşme görmeye başladım. Saç diplerim daha sağlıklı görünüyordu, dökülmeler azalmıştı ve saçlarım eski gücüne dönmeye başlamıştı. Bu değişim beni gerçekten heyecanlandırmıştı.
Merak ettim ve ürünü daha yakından tanımak istedim. Markayı araştırmaya başladım. Bana fayda sağlayan saçlarımın eski kaliteki görünümüne kavuşmayı sağlayan markayı kim veya hangi laboratuvar geliştirmişti? İçeriği neydi? Derken karşıma Prof. Dr. Meral Şaşoğlu ismi çıktı.
O an her şey yerine oturdu. Çünkü ürünün arkasında gerçekten işini bilen, bilimsel temelli çalışan, güven veren bir isim vardı. Yılların emeğiyle oluşturduğu bir formüle sahipmiş meğersem Folixir markası.
Benim için bu bir dönüm noktası oldu. Çünkü aradığım şey, sadece bir kozmetik değil, güvenebileceğim, arkasında bilim olan bir çözümdü. Ve Folixir tam da bu ihtiyacımı karşıladı. Uzun yıllardan bu yana dönem, dönem kullandım. İşin sırrıda burada yatıyor, bu tarz ürünleri kullanırlen en az altı ay düzenli kullanmak gerekiyor. Ama yapılan hata sadece şampuan kullanmak ve çok şey beklemek bu yeterli bir çözüm değil. Çünkü Folixir sadece şampuan değil, serumu, tabletiyle birlikte üçlü bir sistem sunuyor. Hem dıştan hem içten saçları besliyor, destekliyor ve gerçekten etkili sonuçlar veriyor. Bu bütünsel yaklaşımı beni çok etkiledi. Çünkü saç dökülmesi sadece dışarıdan yıkamakla çözülmüyor, içeriden desteklenmesi gerekiyor. Şunu çok net söyleyebilirim: Folixir hayatımda rastgele karşıma çıkan bir ürün olmadı, doğru zamanda doğru destekti. Saçlarımı kaybetmeden önce yakaladığım bir şans gibi oldu. Çünkü çoğu insan çözümü her şey kötüye gittikten sonra arıyor. Ben ise zamanında doğru bir adım atmışım. Aslında mesele tam da burada başlıyor. Önemli olan bir şeyi kaybettikten sonra peşine düşmek değil, kaybetmeden önce ona gerçekten sahip çıkabilmek. Ve sanırım biz en büyük hatayı hep bu noktada yapıyoruz. Saçlarımız da böyle. Varlığının kıymetini çoğu zaman kaybetmeye başladığımızda anlıyoruz. Oysa asıl mesele, saçlarımıza zamanında iyi bakmak, onları ihmal etmemek. Çünkü bazen geri dönüşü uzun süren, hatta mümkün olmayan şeylere maal oluyor. Ve zamanında iyi bakarsak doğru ürünü kullanırsan çok iyi ve kalıcı sonuçlara sahip oluruz.
Şimdi saçlarımı elimle tararken hissettiğim dolgunluk, sadece fiziksel bir değişim değil. Aynı zamanda içimdeki huzurun da göstergesi. Kendine özen göstermenin, sabretmenin ve doğru ürünü bulmanın karşılığı bu.
Eğer sizinde de zaman zaman aynaya bakarken içinizi burkan bir şeyler oluyorsa; eğer saçlarınla arandaki o bağda bir şeylerin eksildiğini hissediyorsan, belki de senin de yolun Folixir’le kesişmelidir.
Çünkü saçlar sadece başımızda değil, ruhumuzda da iz bırakıyor. Ve inanın, saçlarınız size iyi geldiğinde, hayat gerçekten daha güzel oluyor. Ömür boyu sağlıklı güzel saçlarınız olması dileklerimle.