Bugün örnek alınacak, birçok öncü kadının bir araya gelmesiyle kurulan, TOKAT KADIN DERNEĞİ‘nin başkanı sayın Tuğba Gedik ve yönetimiyle güzel bir söyleşiye imza attık.
Gazetemiz adına bizlere zaman ayırdıkları için çok teşekkür ederiz.
Yeni Odak: Tokat Kadınlar Derneği’nin kuruluş amacını ve hedeflerini anlatır mısınız?
Tuğba Gedik: Biz Tokat’ta alışılagelmiş, STK kalıbında değil de, kendimize, ‘Kadını’ ana obje olarak işleyen, onların toplum önündeki tüm yaşantısını mercek altına alan bir hedef koyduk. Bunu da kimseyi ötekileştirmeden, siyasi topluluk, mezhepsel kaygı ya da başka farklılıkları ilk günden beri elimizin tersi ile iterek faaliyetlerimizi yaptık. Hiçbir ayrışmaya mahal vermeden, sadece kadın paydasında birleşmeyi kendimize düstur edindik. İstanbul’daki Tokatlılar içerisinde de ilk kadın derneği biziz. Bu sorumluluğun da farkındayız.
Yeni Odak: Tokat’ta kadınların en çok karşılaştığı sorunlar nelerdir ve dernek olarak bu sorunlarla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Tuğba Gedik: Tokat kadınlarının da en büyük sorunu, tüm ülke kadınlarının yaşantılarına paralel; şiddet…
Bazen üstü kapalı, bazen aleni baskılar olarak da sıkıntıları gözlemleyebiliriz. Bunun sebebi bazen maddi imkansızlıklar, bazen de ataerkil alışkanlıklar olabiliyor. Fakat biz bunun altında yatan gerçek sebebin, ‘eğitim’ olduğunu biliyor, özelikle kadınların, mesleki veya akademik eğitimini önemsiyoruz.
Bu anlamda; hukuki yardım, burs, meslek eğitimi gibi birçok çabanın içerisindeyiz. Ne kendi içimizde, ne de Tokatlı kadınların ‘narsizm’ mantığında hiçbir muameleye maruz kalmasını istemiyoruz. Bunun için de yaptığımız tüm faaliyetleri kimseden maddi şekilde faydalanmadan, kimseye hiçbir paye bırakmadan ‘kendimiz’ yapıyoruz.
Daha yalın bir söylem ile, Tokat Kadın Derneği biraz sonra sayacağımız faaliyetleri de bundan sonra yapacağı tüm organizasyonları da tam olarak ‘kendi kesesinden’ kendi alın teri ile gerçekleştiriyor. Kimseye hiçbir bağımız olmayınca da, doğruyu, güzeli, olması gerekeni yapmamız çok zor olmuyor. Biz çalışıyor, biz kazanıyor, yaşantımıza da biz yön veriyoruz.
Örneğin, moda tabir ile ‘sponsor’ mantığına çok sıcak bakmıyoruz. Dedik ya farklıyız; bu coğrafyada ‘ellik sponsoru’, ‘keşkek sponsoru’ gibi olgular ile aslında kadınları, bir kalıba bağlı kalmak zorunda bırakacağımızı biliyoruz. Bu da hoş olmuyor.
‘İş adamı ve onlardan talep’ kavramına net karşı duruş sergileyen bir yapıdayız. Biz iş kadınıyız, sanayicisi de siyasetçisi de sanatçısı da biziz. Zaten biz varsak, her şeyin pozitif olacağının farkındayız. Bu farkındalığı tüm hemşehirlilerimize yaymak için var gücümüzle uğraşıyoruz.
Yeni Odak: Kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları için yürüttüğünüz projeler var mı?
Tuğba Gedik: Kadınların ekonomik bağımsızlığını olmaması, genel şiddet ya da baskı durumlarında ilk sebeplerden olarak görüyoruz. Bunun içinde kadını, sadece biçki/dikiş ya da mutfak faaliyetlerinin içerisinde bir obje olarak kalmasına karşıyız. Evet, biz kadınlar her yerde olmalıyız, olacağız da.. Bunu için, il valilikleri, ilçe kaymakamlıkları, belediyeler hatta bakanlıkla ortak projelerde dahil olmak üzere birçok faaliyet yürüttük.
Kadınları, sadece bir dolgu malzemesi değil, karar verici noktalarda olması için, talip olduğu makam ne olursa olsun, kim olduğuna çok bakmadan net olarak, maddi, manevi destekliyoruz.
Yeni Odak: Derneğin sağladığı eğitim ve farkındalık programlarından biraz bahseder misiniz?
Tuğba Gedik: Önce şu önemli detayı belirtmeliyim; Tokat Kadın Derneği’nde ‘başkan’ sıfatı sadece bir yönetimsel detay. Derneğin tüm üyeleri, başkan, tüm üyeleri yönetici vasfı ile hareket eder. Derdimiz; spekülatif faaliyetler yerine, gerçekten ‘insana dokunur faaliyetler’ içerisinde yer almak.
Ne yaptınız diye alırsak bu soruyu; biz bazen kendi kişisel sorumluluklarımızı dahi aksatacak noktada, bu seviyede, yüksek çıtalı çalışmalar yapıyoruz. Şaşıracaksınız, çok duyurmadık çünkü, biz malum depremde de vardık, 8 Mart gibi simgesel boyutlarda da.20 gün deprem bölgesinde kaldık. Defaten gittik oralara. Üstelik, biz gidip fotoğraf çektirmek derdinde hiç olmadık. Enkazdan, insan çıkartırken de oradaki kadınların kişisel ihtiyaçlarında da oradaydık. İşin arkasını da bırakmadık. Biz, bir faaliyete, ‘laf olsun, gözükelim’ diye hiç dahil olmadık. Kimi ailelere çadır, kimi ailelere konteyner, kimi çocuklara da süt, ayakkabı, yemek vermek üzere tam gün mesai verdik. Kimseye de bu durumu duyurmadık.
Alandan gelince, psikolojik desteğe ihtiyacı olan dernek üyelerimiz oldu. O derece işin içinde idik. Geldik İstanbul’da, Afat Eğitimlerini derneğimizle birleştirdik. Yetmedi, her ilçede gönüllüler edindik. Can kurtarmanın bir ‘selfi vesilesi’ olmadığını bilen bir düsturumuz var.
Dedik ya biz, alışılmış STK’ların zümresinde olmadık, olmayacağız.
8 Mart dönemlerinde bir gün gittik, boğaz köprüsünü, kadına şiddet yazıları ile donattık, bir gün topladık kadınları, doldurduk bir gemiye, ‘birlik zamanları’ düzenledik. Biz çocuklara ayakkabı alırken de aynı hisle hareket ettik. İstanbul’da, Tokat’ta insanlara mont dağıtırken de hep sesiz olduk. Gürültü çıkartmak yerine, iş yapmayı yeğledik.
Şimdi buradan dağıttığımız mont, ayakkabı, burs, battaniye… Hepsini gene gizli tutacağız.
Bir otobüs durağında, bir hastanede bizi, başta ben başkan olarak, aşure dağıtırken de görebilirsiniz. Başka bir zaman diliminde, elimizde mont poşetleri, gece hak sahiplerini rencide etmeden taktim ederken de bizi görebilirsiniz. Her alanda, profesyonellerle çalışıyoruz. Biz kadınları bir meta gibi görülmesinden yana değiliz.
En iyi yemek yapan, en iyi bulaşık yıkayan, en iyi ellik oynayan, en iyi mutfak işi yapabilen , en iyi dikiş diken kadın sınırlamalarının, artık aşılması için uğraşıyoruz. Kadınlar olarak, en çok burs veren, en çok hukuki yardım sağlayan, can kurtaran, hayat idame ettiren bireyleri fonluyor, destekliyoruz.
Bu anlamda yapılarımızın içinde otokontroller oluşturduk. Olası bir hatada, kendimizi hemen düzeltecek, ‘çözüm ortaklarımız’ var.
Mesala ben çok karşılaşıyorum; ‘Başkan o öyle değil, böyle olacak, çekil bakalım kenara’ diyen çözüm ortaklarımız ile…
Biz sadece bir dernek kurduk evet ama, inanın, saat gece 5’te, sahada duruma operasyonel olarak müdahale edecek gücümüz var. Gücün kaynağı da biziz. Örneğin, gece bir saate, İstanbul Fatih’te bir parkta evsizlere bir anda battaniye, yemek ihtiyacı hasıl olduğu bilgisi gelince, iki saate bunu sağlayacak bir sistem oluşturduk.
Yaptık da tam olarak bunu. Yanımızda güvenlik arkadaşları dernek mensubu sanan halk, derneğin gerçekte kadın derneği olduğunu öğrenince, ekstra tepkiler verdi. Bir gece kalktık, boğaz köprüsüne lazer ile ‘kadına şiddete hayır’ yazdık.
Ulusal medya ‘kim bunlar’ diye çok araştırdı bizi. Lakin biz dedik ya, gürültü çıkaran değil, iş çözen bir yapı olmayı sürekli muhafaza ettik. Yok mu yardımlaştıklarımız? Var tabi ki ama onlar da bizim gibi selfi, fotoğraf, reklam gibi amaçlarla bu faaliyetleri yapan insanlar değil.
Siz hiç hayal ediyor musunuz, 20 gün Hatay’da, o ortamda kalıp, yöre insanına yardım etmenin bedelini ve hazzını? Biz bunu yaşadık. Ama hiç kimseye bunu bir piar malzemesi olarak kullandırmadık. Ayaklara çorap, ellere krem, mont götürdük. Kadın derneği olmak, bizim anlayışımızda ‘bir yerlerden, bir şey dilenen değil’ kendi kaynakları ile çıkıp mesele çözen bir yapıdır.
Aşure dağıtırken, keşkek pişirirken bile dışarıdan bir maddi güce ihtiyacımız olacaksa, gerek yok bunca faaliyete. Göreceksiniz, kooperatifler kurarak, fabrikalar inşaa eden, iştirakler bina eden bir oluşumda, olacağız. Kadın sanayici, kadın yönetici kelamları dahi bizim için bugün yeterli bir sıfat değil. Çağa ayak uyduran kadınlar hedefliyoruz.
Yeni Odak: Kadınların sosyal ve siyasi hayata katılımını artırmak için hangi adımları atıyorsunuz?
Tuğba Gedik: Sadece Tokat toplumu değil, tüm ülkede kadının cinsel yada başka nedenlerle yok sayılmasını kabul etmemiz mümkün değil. Aksine pozitif ayrımcılık olması gerekliliğine inanıyoruz. Bu anlamda kısa sürede işin ehli ilim insanları ile paneller, bilgilendirmeler, yaptık, yapıyoruz.
Bir gün bir hukukçu ile bir gün bir doktor ile bir gün bir siyasi ile kadınlarımızın yaşadığı problemleri irdeliyor, direk sahada, kişiye özel çözümler de üretiyoruz. Tabi bunu yaparken ülkemizin kurumları ile yardımlaşarak, sorunu kadına uygulanması gereken ‘pozitif ayrımcılığı’ düstur edinerek sağlıyoruz.
Kadınların, bir gizlilik ve legal düzeyde çözüme kavuşacağını bildiği tüm sorunlarda, bize başvurmaları da böylece kaçınılmaz oluyor.
Yeni Odak: Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak adına Tokat’ta gerçekleştirdiğiniz etkinlikler nelerdir?
Tuğba Gedik: Kadına şiddet konusunda çok trajik hikayelerimiz var.
Ancak hiçbiri bizim derneğimizin dışına çıkmadı. Olabildiğince gizli, olabildiğince legal yollarla mağduriyetleri gidermeye çalışıyoruz. Polemik konusu olacak her şeyden uzak duruyoruz.
Devletin kurumlarına yönlendirdiklerimiz haricinde, kendimiz bizzat gidip evinde çözdüğümüz, onlarca vaka var. Bu bazen maddi bir yardım oluyor, bazen hukuki bir süreç, bazen de akil insanlar ile konuyu toparlıyoruz. Kolay olmuyor ama kanaat önderi olarak faydalandığımız, hiç kimse bu konularda bizi geri çevirmedi. Belediyeler, kaymakamlıklar, bakanlık evresine gelmeden de yapabildiğimiz bir çok şey olduğunu gördük.
Hiç ummadığımız, şiddet mağduru kadınlar ile karşılaştık. Açıkçası bu konuda biraz agresif oluyoruz. Artık biliniyor ki konu Tokat Kadın Derneği’ne ulaştı ise, mağdur değil, fail korkmalı.
Yardımlaştığımız savcı da var, psikolog da.
Dedik ya, biz giydiğimiz gömleğin rengini de, ağırlığını da biliyoruz.
Yeni Odak: Şiddet mağduru kadınlara yönelik sağladığınız destekler nelerdir?
Tuğba Gedik: ’Kadın ve şiddet’ hususu kırmızı çizgimiz.
Bunu hiçbir şekilde kabul etmeyeceğimizi herkes biliyor artık. Bunun sebebi ne olursa olsun, bize saat kaç olursa olsun, kim yardım talebinde bulunursa ya da biz bir şekilde öğrenirsek,konuyu derhal hukukçu dostlarımız ile masaya yatırıyoruz. Ön tıkanıklığı çözüyoruz, psikolojik ve maddi destek aşamalarından geçiriyoruz. Nihayet failin, bunun bedelini, kanunlar önünde vermesi için de süreci işletiyoruz. Ama bunu kesinlikle lafta bırakmıyoruz.
Biz sadece faaliyeti gerçekleştirmekle kalmıyor, sonucu da kontrol ediyoruz. Bu arada, olayı, kesinlikle bir mahremiyet ve gizlilik ile gerçekleştiriyoruz. Haddimizi, yetkimizi de hiç aşmadık, aşmayacağız.
Ülkede kaybolan kadın, cinayete uğrayan bireyler bu kadar ayyuka çıkmışken, biz korkmuyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki, her zaman ‘haklı güçlüdür’. Biz de haklıyız. Gizli ya da aleni, şiddet gören kadınlar, dayanışma ile daha da güçlü oluyor. Dedik ya, dolma saran kadın resmi istemiyoruz, çözüm üreten kadın için biz varız.
Yeni Odak: Gönüllü ya da bağışçı olarak katılım mümkün mü? Derneğin geleceğe yönelik hedefleri ve projeleri neler?
Tuğba Gedik: Bizim önemli bir kabulümüz daha var. Derneğimizde erkek üye yok. Olmayacak da. Bunun aksini hayatın olağan akışına aykırı buluyoruz. Nalbura gidip kavun almak mümkün değilse ya da manavdan zımpara alınamaz ise o halde kadın derneğinde neden erkek üye olsun?
Çok üye değil hedefimiz, sorumluluk alan üye bizim için evladır. Yoksa ne farkımız kalacak diğer yapılanmalardan. Biz spor yapmak ya da bir bahane ile ‘kısır günü’ gibi tertipler için bu yola girmedik. Hedefimiz, ülke önderi Atatürk’ün izinde, kadınları hak ettiği yerde görmek.
Peki erkek üyemiz yok da, he şeyi kadınlarla mi hallediyoruz? Tabi ki hayır. Erkek çözüm ortaklarımız da var. Ama tekrar ediyorum, biz hiçbir zaman, güç dilenmeye gitmedik, gitmeyeceğiz.
Bağış yapmak isteyen olmuyor mu, oluyor. Vaka/vaka değerlendiriyoruz. Delikli bir kuruş, bir akçe bizim doğrularımızı sorgulama gerekçesi sayılamaz. Fotoğraf çektirmek, isim yapmak değil, bizim işimiz. Biz kesinlikle kadınların sorunlarını biliyor, bunun çözümü için uğraşıyoruz. Gönüllü bağış diye bir olgumuz yok bizim. Vaka ve olaylarda duruma dahil olanlar oluyor. Zaten bu da aynı manaya gelebilir.
Onlar da zaten bir elin parmağını geçmez sayıda, en az bizim kadar duruma sahip çıkan abilerimiz, babalarımız, eşlerimiz…
Yeni Odak: Tokat’taki kadınların dernekten beklentileri neler ve bu beklentilere nasıl yanıt veriyorsunuz?
Tuğba Gedik: Gelecekte biz huzurlu bir toplum, huzurlu bireyler hedefi ile kadınların huzurlu olmasından yanayız. Dernek olarak bu ilde bu işin öncüsüyüz. Denetleniyoruz, işi kuralına göre yapıyoruz.
Hiçbir siyasi yapıya paydaş, arka bahçe olmadık, olmayacağız. İçimizde, her mezhepten, her siyasi görüşten insan var. Biz Tokat Kadın Derneği olarak, bu şehirde, hemşerilerimizin olaya bakış açısını değiştirmeyi hedefliyoruz.
Son olarak, 17 Kasım’da Avcılar Barış Manço Kültür Merkezin de saat 15’de yapacağımız, Mor Cepken adlı programa tüm hemşerilerimizi davet ediyorum. Gelin ve görün, Tokatlı Kadınlar, mutfak ya da çamaşır için bir eleman değil de, bir duruma çağdaş bir tepkiyi nasıl veriyorlar. Tokat Kadın Derneği olarak biz, sessiz, gürültü çıkarmadan, kimse ile karşı/karşıya gelmeden, faaliyet yürütmeye kararlıyız.
Tabi ki trolleneceğiz, tabi ki benzerlerimiz ortaya çıkacak. Fakat biz bu gömleği niçin giydiğimizi de, neden bize kitlenin ihtiyaç duyduğunu da gayet iyi biliyoruz. İnanın ülkede kadınların durumu, birkaç fotoğraf karesine girip, ölüm, düğün, nişan katılımlarından ibaret değil. Ya da bir siyasiyi ziyaret kadar basit değil.
Sahadayız.
Gece 4 de, Fatih’de parkta,
Hatay’da enkazda,
Boğaz köprüsünde etkinlik de,
Bir çocuğun ayakkabısı,
Bir kadının dertlerinin defi esnasında bizi görebilirsiniz.
Görürken de, habersiz olmamız lazım, aksi halde bize kimse, ‘bir cenazeye katıldık, bu da fotoğrafımız’ şeklinde kompozisyon hazırlatamaz. Hiç vazgeçmeden, biz kadınlara sahip çıkacağız. Bu yolda da kesinlikle kimseye el açmayacağız. Çünkü biz biliyoruz;
Haklıyız.
Muhtaç olduğumuz güç de damarlarımızdaki asil kanda mevcut.
Çıta, kadınlar adına sürekli yüksek olacak.
Bu vesile ile sesimize ses olduğunuz ve bizimle böylesi güzel bir söyleşiyi gerçekleştirdiğiniz için kendim ve yönetimim adına teşekkür ederiz.