Erdem Kaya

AKRAN ZORBALIĞI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Şiddet…

Neredeyse hayatımızda sıradanlaştı.

Evde, sokakta, okulda, iş yerinde, yaşadığımız her alanda gittikçe de çoğalıyor, büyüyor.

Ne yazık ki bu şiddetin dozu korkunç derecede can alıcı boyuta geldi.

Haberleri izleyemez okuyamaz olduk. Kavgalar, cinayetler, istismarlar.

Erkeğin kadına, kadının çocuğuna, çocuğun akranına hiç acıması, merhameti yok denecek kadar azaldı.

Ne oldu da bu kadar zalim, acımasız oldu bu toplum?

Düşününce birçok etken sayabiliriz tabi.

Bunlar; TV dizleri, filmleri, sosyal medyadaki abuk sabuk videolar, anne baba ilgisizliği, şiddet görerek büyüyen çocuklar.

Bu örnekleri sizde artırabilirsiniz. Belki benim yazmaya cesaret edemediklerimi siz dillendirirsiniz.

Şiddetin her türlüsü iğrenç ve asla kabul edilemez.

Hepsinin insan üzerinde ki etkisi çok büyük.

Özellikle çocukların ve gençlerin bu olumsuzluklarla büyümesi, psikolojisi bozuk bir toplum meydana getiriyor.

Adeta bizleri şiddetin göbeğine atıp, şiddet için eğitiyorlar.

Nasıl mı?

TV dizileri; silah, kan, nefret, ahlaksızlık, bencillik, para gözlülük ve ne pahasına olursa olsun kazanma hırsı aşılıyor gençlere.

Sosyal medya platformlarında videolar ise şiddettin sınırlarını aşmış videolarla dolu. İnsana hayvana akla gelmeyecek işkenceleri normalleştiriyor, gençlere kötü örnek teşkil ediyorlar.

Bizler karınca yuvaları bozulmasın diye yol değiştiren bir toplumduk.

İçimizde merhamet, sevgi saygı eksik olmazdı.

Bırakın anne babayı, bu toplum komşu büyüklerine saygı, küçüklerine sevgi beslerdi.

Camdan balkondan seslenen komşu kadınlar, sokakta herhangi bir çocuğu bakkala gönderip ekmek aldırabilirdi.

Şimdi sokakta komşu çocuğun adını bile seslenmeye korkar olduk. Gerçi seslensek bile duymazdan geliyorlar.

Ne yazık ki bunların hepsini yitirdik çünkü.

Büyükler büyüklük yapmıyor, küçükler küçüklüğünü bilmiyor.

Bizim ailelerimiz bizi okula gönderirken; “aman kimseyle kavga etme, kimsenin malına el sürme, kimsenin canını yakma, öğretmenini üzme, beslenme getirmeyen arkadaşın olursa, senin beslenmenden ona da birkaç lokma ver, gözü düşmesin” derdi değil mi?

Şimdiki anne babalar ne diyor peki?

“Kimseyle muhatap olma” diyerek. Çocuğu yalnızlığa itiyorlar.

“Sana vuran olursa sende vur, sakın ezdirme kendini.” Sanki çocuğu harbe gönderiyorlar.

“Al şu parayı kendine hamburger al.” Sanki çocuk sandviçle doymayacak, illa hamburger yemeli. Böyle yaparak çocuğu diğer çocukların yanında üstün görünsün.

“Öğretmenin sana bağırırsa bize söyle, müdüre şikâyet et.” Sanki öğretmenler cani. Böylelikle öğretmene sagıyı yok ediyorlar.

“Dikkat et sakın eşyalarını çaldırma.” Sanki okulda herkes hırsız. Böyle yaparak çocuğunu topluma güvensiz yetiştiriyor.

“Senin diğer çocuklardan neyin eksik? Hatta sen daha iyisin.” Çocuklar arasına çirkin rekabet aşılaması yaparak, ondan daha iyi not alan çocuğa karşı nefreti körüklüyorlar.

Ondan sonra sen gel sakin, saygın hoş görülü bir toplum bekle.

Öz benliğimizi yitirdik. Gösteriş merakı sardı her yanımızı.

Peki çocuklar, gençler mi suçlu bunda? Onları yetiştiren bizler değil miyiz?

Belki sizlerde benim gibi birçok kez şahit olmuşsunuzdur buna.

Ya, inanmak zor ama kızlar erkeklerden daha fazla küfür eder oldular. Ana avrat sövenler bile var içlerinde.

Buna muhafazakâr ailelerin kızları da dahil.

Bazen öyle pervazsız küfürler ediyorlar ki, neresi olursa olsun onlar için hiç önemli değil bu. Metrobüs, otobüs, sokak, okul, her yerde özgürce küfretme densizliğini gösterebiliyorlar.

Hele gençlerin, çocukların kendi aralarında ki diyalogları içler acısı.

Hakaret, aşağılama, küçümseme, alay, ötekileştirme, yalnızlaştırma, ayrıştırma hat safhada.

Öyle gruplaşmalar yapıyorlar ki istemedikleri kişileri dışlayarak gruba almıyor, ötekileştiriyorlar.

Kendi aralarında ki tehlikeli şakalara hiç diyecek söz bulamıyorum. Ne yazık ki bu zorbalıklar, çocuklarda ve gençlerde daha da yaygın.

“Aman ne olacak çocuk onlar, unutur gider” demeyin sakın.

Akran zorbalığı gelip geçti, unutuldu, hele de yaşandı bitti hiç değil.

Zorbalığa maruz kalan çocuklar ya da gençler bunun acısını, onda bıraktığı hasarı ömür boyu bir yük gibi ruhlarında taşıyorlar.

Ne yazık ki ilerleyen zamanda çevresindekilere de o yaşatmaya çalışıyor bunları.

O izler kabuk bağlıyor ama iyileşmiyor.

Öyle derine kazınıyor ki silmek bazen mümkün olmuyor işte.

Kendinizi bir yoklayın, hatıralarınızı gözden geçirin. Canınızı yakan en büyük şey, arkadaşlarınızın sizin üzerinizde bıraktığı olumsuz izler ortaya çıkar hemen.

İşte demem o ki sizin çocuklarınızda böyle yaralarla büyümesin.

Sizin çocuğunuzda zorbalığa maruz kalmış, ya da sizin çocuğunuz birilerini zorbalığa maruz bırakmış olabilir. Belki bilerek belki bilmeyerek. Ama buna alışkanlık haline getirmemesi için uyanık olalım.

Çocuklarımızın, gençlerimizin takipçisi, gözlemcisi olalım.

Onlarda ki değişiklikleri en iyi ailesi gözlemleyebilir, fark edebilir.

Etmelidir de…

Zorbalığa maruz kalan, ya da zorbalık yapan gençler veya çocuklar ya içine kapanır ya da gittikçe agresifleşirler. Aileden ve çevreden uzaklaşır.

Siz konduramazsınız, benim çocuğum yapmaz diyebilirsiniz. İşte en büyük yanılgı da burada.

En sakin, uysal görünenlerin içinden bile bazen büyük bir canavar çıkabiliyor.

Tabi hepinizin çocuğu genci öyle demek istemiyorum. Burada sadece konuya dikkat çekerek yetiştirdiğimiz evlatları iyi gözlemleyelim diyorum.

Takipçileri olalım. Onlarla ilgilenelim, onlara önemli olduklarını, sevginin, şefkatin, merhametin yüceliğini aşılayalım istiyorum.

Yer yer ben tiyatro öğrencilerimde de bunlara şahit oluyorum ama biz onlarla birlikte aşıyoruz bunu.

Yani deme o ki, kısacası çok dikkatli olalım…

Eğer dikkatli olmazsanız evladınız elinizden sabun gibi kayıp gider ve yanı başınızda olsa bile bir daha asla ona ulaşamazsınız.

Kapatır kendisini size ve dünyaya.

Kapalı değil gönül gözü açık bireyler yetiştirelim.

Bizim aslımızda neslimizde bu var. Biz bunu başarabiliriz.

Çünkü bizim atalarımızın izi hep doğruydu.

Biz yoldan çıkınca, çocuklarımızı da boşluğa bırakmış olduk.

Gelin öze dönelim. Eğer bırakırsak özenti illetini, kini kibri, işte o zaman büyür gideriz.

Böylelikle ayağı yere basan, saygılı evlatlar yetiştiririz.

Bize de bu yakışır…

Erdem KAYA / 14 10 2025

erdemkaya.gonulsesi@hotmail.com

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Yine nokta tespitlere imza atmışsın abi

    Cevapla
Giriş Yap

Yeni Odak Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!