Herkes gider, geride sadece halk kalır…
Neden mi böyle düşünüyorum?
Yıllarca hüküm sürdüğü, bütün nimetlerinden faydalandığı, dediğim dedik diyerek masumların canına kıyan, ülkeyi saltanatı uğruna kan gölüne çeviren, saltanatını, koltuğunu korumak için ona karşı gelen herkesi düşman belleyen, kendi çıkarları için gözünü kırpmadan halkın canını hiçe sayan ama konu kendi canı, kendi can güvenliği olunca, kaçan diktatörlerdir.
Hani toprak bütünlüğü derler, ülke güvenliği derler ya aslında kendi güvenliği, kendi saltanatıdır korumak istedikleri şey. Baktılar son yaklaşıyor, hemen ilk onlar terk eder vatanını. Zaten her ihtimale karşı, bu günleri düşünerek bütün ülkelerde gerekli tedbirleri almışlardır. O an hangi ülke uygunsa oraya sıvışıverirler.
Geride ise dağılmış, perişan olmuş halk ve yıkık dökük şehirler kalır.
Şu an, en yeni gündemimiz Suriye de 60 yılı aşkın süren rejimin yıkılması.
Yıllarca süren savaş, kaybolan insanlar, dağılan aileler ve yetim öksüz kalan çocuklar.
Savaş kimseye mutluluk getirmiyor işte. Getirmedi de.
Burnundan kıl aldırmayan, diktatörlere bile.
Peki şimdi kim kazandı, kim kaybetti?
Rejim değişti diye sevinen halk kazandı mı? Yoksa bu dağınıklığı fırsat olarak görüp, ağzından salyalar akıtarak koltuk, sınır, toprak derdine düşen ortaya çıkacak yeni rejim liderlerimi?
Bunu zaman gösterecek elbette.
Ama ortada bir gerçek var, sizin için dağınık yıkık viran bir ülke olabilir ama ortada vatan sevdasıyla yanıp tutuşan, istemeden de olsa vatan topraklarından kopartılan halk var.
Yani yine vatan için çırpınan yine halk.
Yöneticiler her ihtimale karşı daha önceden kendilerine zemin hazırlayıp, başları dara düşünce hemen ülkeyi terk edip kaçıveriyor.
Bunu en son komşumuz Suriye de gördük.
Ama halk; onların gideceği başka yerleri yok, çünkü memleket onların.
İzlediğim bir röportajda; “savaştan kaçınca da yeniden başladık, yine yeniden başlarız, yeter ki ülkemizde savaş bitsin” diyordu Suriyeli bir esnaf. Hala ülkeleri için umutları vardı çünkü.
“Bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatan demiş.”
Elbette bu süreç sıkıntılı bir süreç. Sığınmacıların kaçı gider kaçı kalır bunu zaman gösterecek. Ülke olarak onlar için fazlasıyla fedakârlık yaptık, hatta yer yer kendi ülkemizde ikinci sınıf vatandaş muamelesi bile gördük.
Ucuz iş gücü olarak görüldükleri için kendi ülke vatandaşlarımız işsiz kaldı. Hastanelerde onlara öncelik tanındı.
Neyse o oldu bu oldu, gitmek isteyene hükümetin kolaylıklar sağlaması gerekir. Ama bi daha ellerini kollarını sallayarak dönmeleri de engellenmelidir.
Ülkemizde artık kendi yoluna bakmalıdır.
Bizi burada asıl ilgilendiren, önemli olan şey, kendi ülkemizin çıkarları, sınır güvenliğimizdir.
Bu konuda da hükümet ve muhalefet el ele verip ülke menfaatleri doğrultusunda birlikte hareket etmelidir.
Konu vatansa gerisi teferruattır…
Belki geçte olsa bazıları da anlamıştır diye düşünüyorum.
Biz ülke olarak ne kadar da şanslıyız.
Neden mi?
Çünkü; Din, Dil, Irk, Mezhep, Soy, Sop, Köken, Renk, Memleket, Millet, Zengin, Fakir, Kadın, Erkek, Yaşlı, Genç ayırmadan bizi biz eden, harap olmuş bir ülkenin bitap düşmüş halkına inanç ve güç aşılayarak birlikte savaşan, sayısız zaferlerle ülkenin yüzünü güldüren, halkına güvenen ve güvenle Cumhuriyeti kuran, asırlar sonrasını bile görerek o günlerde almış olduğu kararlar ile, her türlü baskıya rağmen boyun eğmeyen bir ulus meydana getirip, ülkemizin iç ve dış düşmanlarına rağmen hala ayakta dimdik durmasını sağlayan, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk gibi bir dünya liderine sahibiz.
Yüz yıl önceki öngörüsü, düşünceleri, aldığı kararlar, komşu ülkelere karşı bakış açısının ne kadar doğru olduğunu, yaşadığımız bu günde daha da önem taşıdığını bir kez daha gördük.
Eğer bu gün hala ülke vatandaşları olarak birlikteliğimizi koruyabiliyor, birbirimize hoşgörüyle sarılıyor, ülke çıkarları doğrultusunda tek yürek olmayı başarabiliyorsak işte bu tamda Atatürk’ün bize çizdiği yolun doğruluğundandır.
Bu fikrime katılmayanlar varsa, komşu devletlere bir kasın. Tek yol Cumhuriyetin birleştirici ve kucaklayıcı yoludur.
Atatürk’ün çıktığı yolda onu takip edersek, yoldan çıkmazsak, bizi kimseler yıkamaz.
Evet bazen ufak tefek sorunlarda yaşasak, sorunlarımızı çözmeyi de biliyoruz, çünkü biz çok güçlü bir devletiz…
Bizi güçlü kılan işte bu yolun doğruluğudur…
Yoldan sapmamak dileğiyle…
Erdem KAYA
12 12 2024
eremkaya.gonulsesi@hotmail.com
Keşke onun inkilaplarini yaşatacak gençler daha çok olsa ve her bir genç geleceğe ışık tutsa..
Haklı, doğru tespitler.
Eline sağlık yazarım.