Hakan Aytaç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Hamburger go home! Yaşasın köfteler!

Hamburger go home! Yaşasın köfteler!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ülkenin en büyük zincir köftecilerinden birinde tespit edilen domuz eti ortalığı kasıp kavuruyor. Bu zamana kadar hiçbir konuda söz söylemeyen çok kişi, konu hakkında fikirlerini dile getiriyor. Haklılar elbette, hepimiz yiyerek ve içerek hayatta kalan bir türe mensubuz.

Yani gerçekten de doğrudan hepimizi ilgilendiren bir konu olduğu şüphesiz. Toplumsal refleksin az da olsa devreye girmesi sevindirici. Keşke sadece konu midemiz olunca ayağa kalkmasak, biraz daha iyi olacak!

Kimisi, “Kapitalist şirketler köftecimizi bitirmeye çalışıyor, Ameriganın oyunu bunlar” vb söylemlerde bulunuyor, kimisi de “Hiç şaşırmadık” havasında. İkisi de olabilir, bir şey demiyorum. Olabilir, zira vahşi kapitalizm zaten, kendine göre küçük olanı yutarak büyüme üzerine kuruludur. Çok uluslu, büyük sermayeli şirketler yerel ve küçük üreticiyi sevmezler. Hem “Kurumsallık” söylemiyle onu küçümser, koca koca tesisleriyle caka satar, hem de dev sermayesi sayesinde yapabildiği her türlü manevra ile rakibini kolayca köşeye sıkıştırır. Real Madrid ile Darıca Gençlerbirliği arasındaki bir karşılaşma gibi düşünün!

Evet bu bir şaka veya senaryo değil. Çok uluslu şirketler, özellikle gıda sektörünün başat firmaları daha yüksek karlılığının önünde bir tehdit olarak görür, yerel markaları yok etmek isterler. Yok etmezler ama girdiği ülkenin, bölgenin, medeniyetin diliyle konuşmasını iyi bilirler. “Ramazan(!) sofralarının vazgeçilmezi Coca Cola” reklamlarını, “Türk usulü” menüler çıkaran zincir hamburger şirketlerini bir düşünün… Bir de gayet iyi çıkış yapmasına, onca reklama ve tanıtıma rağmen “Cola Turka”nın neden battığını, nasıl battığını bir düşünelim. Üzülerek kabul etmek gerekir ki, bunlar oyunun kuralı dahilinde olan nizami hareketler! Şahsen ben, ilk gençlik yıllarımda, özellikle Irak işgalinden sonra, Amerikan emperyalizmine ciddi kafayı takmış biri olarak Coca Cola’yı, Mc Donalds’ı, Burger King’i kendimce protesto ederdim, arkadaşlarım benimle alay ederlerdi. Kasa kasa kola satın alıp yollara dökmekten bahsetmiyorum elbette, o Yeni Türkiye’nin esin perilerinin eseri! Ben kapılarından içeri girmezdim inatla. Elbette benim tüketmeyişimle batacak halleri yoktu ama Nazım Hikmet’in dediği gibi, “Mesele yenilmekte değil, mesele teslim olmamaktaydı.”

Ben kendi adıma yeteri kadar direndim ama dün öğrendim ki, “Yerli ve Milli” Rize Belediyesi su faturalarına Burger King reklamı bastırmış! Allah Allah, ne alakası var derken, söz konusu Burger King şubesinin, AK Parti Rize teşkilatı tarafından dualarla açıldığı ortaya çıktı. Meğer AKP meclis üyelerinden biri şubenin ortakları arasındaymış efendim… Ne diyelim, küreselleşen dünya diyelim mi!? Hadi diyelim!

Gerçekten de bütün dünyanın iç içe geçtiği bir devirde zor, hatta imkânsız bir şeyden bahsediyor olabiliriz ama Starbucks’ın kurulduğu günden itibaren, yaklaşık 50 yıl boyunca İtalya’ya tek şube açamamasını da bir anlamı olmalı. Espresso’nun anavatanı olan İtalya’da, Starbucks’ın sütlü ve aromalı yumuşak kahveleri tutmayabilirdi kuşkusuz. Firmanın en büyük çekincesinin bu olduğu zaten konuşuluyordu, ancak demek ki bir toplumun kendi geleneğini, tüketim alışkanlıklarını sağlam tutarak, ne kadar büyük olursa olsun güçlünün önünde caydırıcı bir unsur olarak dimdik durabilmesi söz konusu olabiliyor. Bizde ise meyve veren ağacı taşlarlar diye atasözü var, daha üzerine bir şey söylenebilir mi?

Konumuz domuz etiydi, uzattım. Bence bu konudaki esas sorun, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan %90 üzeri insanın, hayatları boyunca ağızlarına domuz eti sürmediklerini sanmaları ve bununla övünmeleridir. Gerçek maliyetine göre, asla mümkün olmayacak fiyatlara satılan tonla markanın sayısız ürününe talim ederek, hayatını ancak idame ettirebilen yığınlar, hayatlarında hiç mi sosis, salam yememiş veya bunların hepsi sadece dana, hindi veya piliçten mi yapılıyor sanıyorlar, esas mesele o…

Bir de taklit ve sahte ürün cenneti olup, cezasız kalma özgürlüğünde dünyanın bir numarası olan ülkemizde, hayvanın cinsinden ziyade, halk sağlığını tehdit eden daha büyük meseleler var desek yeridir. İçeriği şüpheli neler yediğimizi asla sorgulamayışımız, misal ihraç ettiğimiz ürünlerin uygunsuz bulunarak iade edilmesi üzerine “Ya boşver, bizim millet yer” denilerek iç piyasaya sürülmesi karşısındaki duyarsızlığımız ve yine hiçbir konunun takipçisi olamayacak kadar önemli meselelerle meşgul olmamızla ilgili bir mesele bu…

Ha, “köfteci bitirilmeye çalışılıyor” veya “domuz eti yemek cehennemlik bir günahtır” gibi yorumlara cevap vermeyeyim. Uzmanı değilim ama bir cümle önce konu hakkındaki fikrimi belirtmeye çalıştım zaten… Sonuç olarak köfteciye ne olur derseniz, eğer birileri adama domuzluk yapmadıysa, Cem Karaca “Ekonomi liberal” diyerek yıllar önceden bir şarkısında anlatmıştı zaten:

“Netice hatice,  köfteler Niyazi,

Yani ne şehit ne de gazi…

Burger oldu köfteler, maşallah!

Hamburger go home!

Yaşasın köfteler!

Bütün köftecileri Türkiye’nin birleşin!”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yeni Odak Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!