“Daha kötüsü olamaz” dediğimiz her örnekten sonra, biraz daha beterini yaşamaya devam ediyoruz. Ve bu batağın sonu daha nerelere ulaşacak inanın düşündükçe korkuyorum.
En doğru tespiti sanıyorum ki, affedersiniz Ermeni(!) müzisyen Hayko Cepkin yaptı.
“Lan bu çağa milenyum çağı demeyin. Bu bildiğiniz iblisler çağı.”
Hayko bu sözleri, sigortadan para almak için yeni doğan bebekleri bazı özel hastanelerin yoğun bakıma yatırıp öldüren çete hakkında söylemişti. Ben cümleyi kurarken bile zorlandım, bir insan para için bile bile bebekleri nasıl ölüme gönderebilir, sonra aralarında o parayla akşama âlem yapacaklarını nasıl konuşabilir aklım, hayalim almıyor.
“Affedersiniz Ermeni” sözünü niye kullandığımı açıklayacağım. Patenti bana ait değil, zaten biliyorsunuz. Gündem baş döndürücü bir hızla değiştiği için, daldan dala atlayarak ilerleyeceğim. Şatafattan, makam araçlarını uçakla yurtdışı gezilerine taşımaktan falan fedakârlık edemeyen hükümet, halkın sırtına vergi odununu vurdukça vururken, dâhiyane bir fikir geliştirdi. Paranın alım gücü iyice dibe vurduğundan uzun zamandır bol banknot taşıma krizi baş gösterdi ve borç erteleyerek ancak ev geçindirebilen halk kredi kartlarına abandı, dolayısıyla kart limitleri de iyice arttı. Maliye Bakanı Mehmet Bey de boş durmadı, “Şimşek” gibi yetişip kaynağı buldu:
“100.000 TL kart limiti olanlardan, 750 TL Savunma Sanayi için vergi alınacak.”
Hani işin, var olmayan, borç olarak alınan paradan nasıl vergi alınır kısmına girmeyeceğim, o ayrı bir skandal zaten. Ama özellikle “Savunma Sanayii” diyerek insanların vatanseverlik duygularına oynuyorlar ki, hem şirin gözüksün hem de itiraz eden hakkında “Vatan haini” suçlamasında bulunsunlar. Nasıl olsa işler artık böyle yürüyor bu ülkede.
Nitekim çok geçmeden, hangi bilgi birikim, hangi vasıfla söyledi bilinmez ama hasbelkader meclise girip vekil maaşı almayı başarabilmiş şahıslardan Mustafa Destici, bu vergiye itiraz edenleri vatan haini ilan etti. Orada da durmadı, muhtemelen dağarcığında bulunan tüm kelimeleri devamına sığdırdı ve sanıyorum geriye de pek bir şey kalmadı:
“750 TL vermezsen sonun Suriye olur, Filistin olur. Vermeyen DEM’lidir, Yunan’dır, Ermeni’dir. Sen o parayla git kendine bir büyük rakı al.”
Şimdi önce şu savunma sanayi meselesine gelelim.
Ülkede seferberlik hali mi var?
Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi İsrail, “Bir gün sırayı bizim topraklarımıza mı getirecek?” yahut yurdumuz işgal edildi de 100 yıl sonra yeni bir Kurtuluş Savaşı mı vereceğiz?
Hiçbiri söz konusu değil ve hepsi içi boş laflar olduğuna göre, efendim çok istiyorsanız vergi yükü altında inim inim inlettiğiniz halktan önce sizler fedakârlık ediniz. Öyle kızınızı mecliste işe falan sokmaktan önce bunları düşününüz. Gerçi bilmem kaç bin dolara vatandaşlık satanlardan, 750 TL’den vatanseverlik devşirmekten fazlasını beklememek gerek tabii…
Sizler aslında sırf kendi ikbaliniz için siyaset yapıyor pozlarına girerken, varlığınızı yalnızca farklılıklara olan düşmanlık söylemlerinize borçluyken ve “Şu kadar kişiden şu kadar para toplarız, hoop oldu sana şu kadar para,” diyerek bütçe yapma hinliğine girişirken, “Affedersiniz Ermeni” kökenli Daron Acemoğlu, Nobel Ekonomi ödülü aldı, bilmem duydunuz mu? Gerçi ona da birçok teori üretildi. Nobel almak için Batı’ya hizmet etmek gerekirmiş, vatan haini olursan Nobel cepteymiş, Orhan Pamuk da aynı yolu izlemiş ve zaten Acemoğlu da kitabında Cumhuriyet devrimlerinin tepeden inme ve halka rağmen yapıldığını yazmış da falan…
Sondan başlarsak eğer, evet Cumhuriyet devrimleri tepeden inmeydi, halka rağmen zorla dayatıldı, direnenler kovuşturmaya uğradı, hepsi doğru. Evet, bunlar gerçekler ama iyi ki de hepsi oldu!
Destici’nin benzetmesiyle, sonumuz Suriye değilse, Filistin değilse, Afganistan değilse, hepsini modern Cumhuriyet’e borçluyuz. Ve devrimler çiçek dağıtarak gelmez efendiler!
Daron Acemoğlu ile aynı fikirde olmayabilirsiniz elbette, benim de ayrıldığım birçok nokta var ama Oksijen Gazetesi’nde rastladığım her yazısını okurum. Onun bazı fikirlerine katılmasam da onu hain olarak görmem. Hele dini, milliyeti, rengi hiç umurumda olmaz. Ben ancak onun yaptıklarıyla gurur duyabilirim veya kendimce eleştirebilirim. Zaten Mustafa Kemal Atatürk,
“Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır,” dememiş miydi?
Bakalım kim vatanını daha çok seviyormuş? Prof. Daron Acemoğlu’na, akademisyeni olduğu MIT üniversitesinden ayrılması için Harvard ve Stanford üniversiteleri 2 milyon dolar maaş teklif etmişti. MIT de aynı rakama çıkınca Acemoğlu şu şartı koşmuştu:
“Ben 1.3 milyon dolara çalışırım ama bana sadece Türkiye’ye tahsisli 6 doktora bursu verme hakkı tanıyacaksınız.”
Ne diyelim, sözün bittiği yer burası olsa gerek. Bir insan aldığı eğitimle, görgüyle, edindiği vicdanla iyi veya kötü insandır, vatanını sever veya hainlik eder, kökeniyle, diniyle falan değil… Şimdi buradan gelelim mi, 750 TL’lik vatanperverliklere, vermezseniz Ermeni’siniz sözlerine, Cumhuriyet’e her gün küfredip kurucusuna kafir diye hakaret edenlerin, ülkeyi kurucu değerlerden uzaklaştırıp getirip soktukları lağım çukuruna, çektirdikleri boy boy fotoğraflarla sırtlarını iktidar mensuplarına ve iktidara yakın kişilere dayadıkları anlaşılan, bebek katillerinin sigortadan alacakları 140 bin TL için bile bile bebek öldürmelerine… Peki, bütün yaşananlar karşısında ortalığın yıkılması gerekirken, “Cumhurbaşkanı adayı sen olacaksın, yok ben olacağım,” kavgasıyla şimdiden rehavete girip her şeyi unutan muhalefete? Gelmeyelim… Sadece şunu yeniden idrak ettik ki, bizler ülkemizde sahipsiziz. Sosyal medyada itiraz edip kamuoyu oluşturup yetkilileri harekete geçirmek artık bizim görevimiz olmuş. Hadi, yazıyı çabuk bitirin, daha yapacak çok işimiz var arkadaşlar!
Yeri gelmişken, bir çift laf da “Ayyy, ben bu haberlerden çok etkileniyorum, o yüzden izleyemiyorum, geçiyorum,” diyerek kafasını kuma gömenlere…
Bunca gaddarlığa, caniliğe, rezilliğe karşı ortalığın yıkılmaması da bizim utancımız, bizim zavallılığımız, bizim korkaklığımız, bizim kaynaklığımız. İçinde yaşadığı toplumun trajedilerine karşı üç maymunu oynayanlar, aynıları kendilerinin veya yakınlarının başına gelince yalnız ve çaresiz kalmaktan şikâyet edemeyeceklerdir.
Ve daha kötüsünü yaşayana kadar, en kötüsü bu olsa gerek…