Allah’ın rahmetine, köylünün nimetine, sofranın nametine, ekonominin bereketine dokunursanız iflah olmazsınız.
Kur’an’ı Kerim Nur suresinin 35 ve 36. Ayetleri
Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın Adıyla.
Tanrı, göklerin, yerin ışıklar verenidir. Bu nur; içi çerağlı kandil nuru gibidir. Bu çerağ, bir billurun içindedir. Bu billur, parıldayan bir yıldız gibi kayıp durur. Yakılır; doğuluda olmayan- batılıda olmayan, mübarek kutsallaşmış zeytin ağacından. Onun yağı bir ateş, ona değmese de pek, ona dokunmasa da sanki ışık verecek. nur üstüne nurdur O. Tanrım pek iyi bilir. Kimi dilerse onu bu nuruna iletir. Hakk çalap insanlara mesel getirir durur. Her şeyi bilen odur. Her şeyi bilen odur.” (Nur, 35)
“Bu ışık Allah’ın yüksek tutulmasına ve içlerinde adının anılmasına izin verildiği evlerde yakılır. Onlar buralarda sabah akşam onu tesbih Ederler.” (Nur, 36)
Müslümanlıktan dem vuranlara soruyorum; Bu ayetler sizin için bir anlam ifade ediyor mu?
Din dendiğinde mangalda kül bırakmayanlar, Hintliler kutsal saydığı ineğine bile saygı duyarken, bizler Allah’ın kutsalını yok ediyoruz.
Bu vatan bizim
Bu vatan hepimizin
Bir çakıl taşına bin can feda edilesi bu toprakları, ecdadımızın can verip baş verip kazandığı bu toprakları, bayrağını kanımızla dalgalandırdığımız bu vatanı sermayenin insafına bırakmayın.
Bizden sonra gelecek nesillere, her yanı yerli yabancı maden şirketlerince talan edilmiş dağlar, ormanları kesilerek çölleşmiş köyler, taş ocakları, tarlalarına imar izinleriye beton bloklar dikilmiş yerler, kirletilmiş dereler, üretimden koparılıp tüketici yapılmış bir halk ve her yanıyla dışa bağımlı cilız bir ülkemi bırakacaksınız.
Bunu yapmayın.
Siyonist İsrail, Amerikan Emperyalizminin de desteğiyle, Tevrat’ta geçen Vadedilmiş topraklar zırvasıyla Ortadoğu’ya kan kustururken, Müslümanlar Kur’an’da açıkça kutsallığı belirtilen Zeytine katliam yasası çıkarıyor.
O günde Rab, Abraham’la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim.
Bu ve buna benzer Tevrat’taki bazı açıklamalarla kendilerini kutsanmış nesil gören, Ortadoğunun ve Mezopotamya’nın varisi sanan Yahudiler; Hz.İbrahim’in Sarah’tan olan oğlu İshak ise, Hacer’den olan oğlu da İsmail’dir. Ortada bir miras var ise O mirasta bizimde payımız var, Oturun oturduğunuz yerde diyecek bir Müslüman ülke yok. Siz buzağıya taparak ahdi bozdunuz zaten, hayal peşinde koşmayın diyeceklerine birde İsrail’e destek veriyorlar. Sözde Filistin kırmızı çizgimiz. Konuşmak ne güzel şey, birde icraat olsa.
Sadece Filistin değil ki,
ARZ-I MEVUD Nil Nehri ile Fırat Nehri arasındaki bölgeyi kapsar. Bu bölgede Filistin, Suriye, Ürdün, Irak, Türkiye’nin güneydoğusu(Şanlıurfa, Diyarbakır Adıyaman, Batman, Siirt, Mardin) gibi iller yer almaktadır.
Oruçlarını bile Zeytin ile açan Anadolu insanının, sofrasından aldığınız zeytinin yerine, almaya gücünün yetmeyeceği ve hatta ulaşamayacağı Medine hurmasımı koyacaksınız. Her derde deva Zeytinyağını satınmı alacaksınız?
Anadolu topraklarının altı değil, üstü altındır. Bugün kolunuza, boynunuza takmak için, tarlaları, bahçeleri, ormanları, zeytinlikleri, dereleri heba ettiğiniz ışıltılı sarı maden, tarımınız, ziraatınız bittiğinde teneke değerinde bile olmayacaktır.
Misaki Milli sınırları içerisinde Kapitalizme peşkeş çekmediğiniz ne kaldı?
Yeraltı, yerüstü, taşınır taşınmaz ne varsa satıldı. Bari tek geçim kaynağı zeytin olan halkın ekmeğine kan doğramayın. Sağlık deposu olan Tanrı’nın mucizesi zeytinleri katletmeyin. Birkez daha düşünün. Altınsız yaşanır ama aç yaşanmaz.
Bu ülkeye daha fazla kıymayın. Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor.
Bu cennet ülkeyi çöle çevirmeyin.
Özellikle Ege köylüsünün tek geçim kaynağı olan zeytini ellerinden aldınız. Diğer taraftan pahalı gübre, mazot, ilaç, ekipman vs. sattınız, buna karşılık düşük taban fiyatla çiftçinin üretim kabiliyetini bitirdiniz, Kısacası ekmeğini tarlasından, bahçesinden, ormanından, kazanan köylüyü aç bırakıp şehirlere doldurdunuz, sonuçlarını düşünebiliyormusunuz.
Bizi kim doyuracak.
Köyde üretim yoksa, hepimiz yok oluruz.
Sürçülisan ettiysek affola.
Eyvallah.
Şair ve Yazar Birol Yıldız Hatipoğlu