Sporun geçmişi taa… Antik çağlara dayandığını biliyor muydunuz?

Orta çağ kaynaklı olan spor, bedeni veya zihni geliştirmek amacı ile kişisel veya toplu olarak gerçekleştirilen bazı kurallara göre uygulanan hareketlerin tümüdür.

Egzersiz ise planlı proglamlı olarak gerçekleştirilen fiziksel uygunluğun bir veya ya da fazla öğesini korumaya yönelik tekrarlanan hareketlerdir.

Eski Türkçe de sporun en eski terimi oyundur ve Göktürk yazıtlarında belgelenmiştir.

İlk olimpiyatlar dinsel ayinsel festivallerdir. İlk olarak araba yarışları, güreş, boks, cirit atma, disk atmadır. Sadece kadınların oynadığı heraia oyunları vardır.

Geçmişten bugünümüze sporda cinsiyet ayrımı yapılmaktadır ve kadınların erkeklere oranla spora katılımı daha azdır.

Türkiye’de futbol antrenörleri hariç diğer 55 spor federasyonuna bağlı toplam 269,716 kişi olduğu bu kişilerden %32,27 sinin kadın %67,73 nün erkek olduğu söylenmektedir.

Kadınlarımızın spora daha aktif yaklaşması ve özelikle de kız çocuklarımızın bilinçli spora teşvik etmek ilk aile sonra çevre ve arkadaşlıklara dayanmaktadır.

Atatürk ‘ün şu sözlerinden cinsiyet ayrımı olmadığı anlaşılmaktadır ki…

Türk milleti anadan doğma sporcudur, henüz yürümeye başlayan köy çocukları bile harman yerinde güreşirken görürsünüz. Ata en çok ve en iyi binen yalnız Türk erkekleri değildir , Türk kadınları da bu işi iyi bilir.

Spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder. Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler zeka kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamaz.

“Cumhuriyet fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister.” sözüyle ise Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşaması ve gelişmesi için sporun ve sporcunun şart olduğunu bizlere hatırlatıyor.

Biz de bu yolda ilerleyerek sizleri sporla buluşturmaya devam ediyoruz.

Sağlıkla, sporla ve Cumhuriyet’le kalın!