Demokrasiler, halkın yönetime doğrudan ya da dolaylı olarak katıldığı rejimlerdir. Ancak ne yazık ki, uygulamada “temsil” ile “temsiliyet” arasındaki fark, en çok da delege seçimleri gibi arka planda kalan ama kritik önemdeki süreçlerde görünür hale geliyor.
Geçtiğimiz günlerde tamamlanan son delege seçimleri, birçok siyasi partide yeniden aynı soruyu gündeme getirdi:
Bu sistem gerçekten üyeyi mi temsil ediyor, yoksa var olan yapının devamını mı sağlıyor?
Kapalı Kapılar Ardında Bir Demokrasi
Delege sisteminin en büyük açmazı, halktan ziyade “parti içi ilişkilerin” belirleyici olmasıdır. Delegeler, çoğu zaman geniş bir tabanın ortak iradesini yansıtmaz.
Aksine, belirli isimlerin, il-ilçe başkanlarının ya da güç odaklarının referansıyla seçilirler.
Bu durum, özellikle büyük partilerde, genel başkanın ya da lider kadronun etrafındaki çemberin sürekli olarak korunmasını sağlar. “Tabanın iradesiyle seçilmiş” denilen delegelerin önemli bir kısmı, önceden belirlenmiş listelere sadık kalarak oy kullanır. Bu, temsili demokrasinin içini boşaltır.
Kâğıt üzerinde her üyenin delege adayı olma hakkı var. Ancak pratikte bu hak ya bilinmez ya da kullanılamaz.
Neden mi?
- Adayların çoğu kendi üyelerine ulaşamaz, iletişim kanalları kapalıdır.
- Örgüt içi dengeye ters düşen bir adayın ismi, listelere bile girmez.
- Seçim listeleri önceden hazırlanır, salona sadece onay için gelir.
Yani “demokrasi” oy verme işlemine indirgenirken, seçilme hakkı fiilen kadük olur.
“Delege Avı” ve Blok Liste Tehlikesi
Bir diğer tartışmalı konu da blok liste uygulaması. Bu sistem, belirli grupların tüm delegeleri tek seferde kazanmasını sağlar. Blok liste, çoğulcu yapıyı değil, tek sesliliği teşvik eder.
Ayrıca bazı bölgelerde açıkça “delege avcılığı” yapılmakta; menfaat ilişkileriyle oylar yönlendirilmektedir. Bu durum, hem etik dışıdır hem de siyasete olan güveni yerle bir eder.
Aslında olması gerekeni şöyle sıralayabilirim…
Her üyenin aday olabileceği açık ve dijital sistemler kurulmalı.
Her aday kendi oyunu almalı, listelerle seçilmemeli.
Parti içi kararlarda doğrudan üye oylamasına gidilmeli.
Seçim süreçlerini denetleyen bağımsız bir yapı oluşturulmalı.
Delege sistemi, doğru uygulandığında örgütlü demokrasinin önemli bir parçası olabilir. Ancak mevcut haliyle, çoğu partide güçlü olanı koruyan bir kabuğa dönüşmüş durumda. Eğer siyasi partiler gerçekten demokratikleşmek istiyorsa, önce bu yapının köklü bir şekilde sorgulanması ve yenilenmesi gerekir.
Unutmayalım:
Demokrasi, yalnızca sandığa gitmek değil; iradenin gerçekten yansıyabildiği bir sistem kurmaktır