Sivil toplum kuruluşlarının, özellikle de köy derneklerinin sayısı her geçen gün artıyor. Üstelik bu derneklerin büyük bir kısmı oldukça faal; sürekli etkinlik düzenliyor, insanları bir araya getiriyor, toplumsal bağı diri tutmaya çalışıyor. Bu, elbette takdir edilmesi gereken bir durum.
Ancak bir noktada ciddi bir eksikliğimiz olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor: Kültürel ve sanatsal faaliyetlerde yeterince yer almıyoruz. Belki bölgesel bir alışkanlık, belki de zamanla oluşmuş bir kültür; ama ne olursa olsun, toplum olarak eğlencenin öncelikli hâle geldiğini görmek üzücü. Elbette eğlence programları, geceler, matineler olacak—bunlar sosyal hayatın doğasında var. İnsanların bir araya gelmesi, neşelenmesi, kaynaşması elbette önemli.
Fakat asıl eksik olan, eğitici, geliştirici, kültür ve sanat odaklı etkinliklerin geri planda kalması. Bu tür faaliyetler toplumun ufkunu genişletir, düşünce dünyasını besler, gençlere yeni kapılar açar. Ne yazık ki derneklerin etkinlik planlamalarında eğlence programlarının ağırlığı, hatta kimi zaman yarış hâline dönüşmesi düşündürücü.
Evet, eğlence olmalı; ancak tek seçenek bu olmamalı. Aynı heyecan, aynı istek kültürel programlara da taşınmalı. Çünkü toplumları güçlü kılan sadece bir araya gelip eğlenmek değil; birlikte öğrenmek, birlikte üretmek ve birlikte gelişmektir.
Can-fiye