Erdem Kaya
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. KÖŞE YAZISI
  4. UMUT ZATEN NEFESTİR…

UMUT ZATEN NEFESTİR…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsanı ayakta tutan şeydir umut… Eğer onu da yitirirsek bizden geriye bir şey kalmayacaktır.

Evet, umuda tutunmak zor, hele de şu son dönemlerde yaşananlardan sonra daha da güç görünüyor.

Ama imkânsız değil…

Durum böyle olunca karalar mı bağlayacağız?

Kader deyip, boyun büküp bir köşede sinip oturacak mıyız?

İyide hemen pes mi edeceğiz?

Yoksa minicik bir umutta olsa ona sıkıca sarılıp, yarınlar için mücadele mi edeceğiz?

Tercih sizindir…

İster pes ederek köşenize çekilip kaderinize razı olursunuz, isterseniz “Hayır, atalarımız asla umutsuzluğa kapılmadı, küçücük bir umut kırıntısıyla koskoca bir Cumhuriyet kurdu” deyip, yılmadan yıkılmadan, pes etmeden mücadele mi edersiniz?

Önünüzde iki yol var, üçüncüsü yok artık…

Hangi yolu tercih edecekseniz karar sizin, aldığınız kararda, kararın sorumluluğu da size aittir.

Artık kimseyi suçlayamazsınız, bizde aldığınız karardan dolayı sizi suçlayamayız.

Mücadele yolunu seçtiniz, bu kez diyeceksiniz ki; Mutsuzuz…

Gençlerimiz, Çocuklarımız için gelecek kaygımız var. Önümüzü göremiyoruz.

Geçim derdi, Her alanda çalışan ya da emekli maaşlarının yetersizliği, Eğitimdeki çöküş, Sağlıktaki kargaşa, Deprem korkusu, fahiş kiraların yarattığı barınma sorunu, Kentsel dönüşüm karmaşası, Hak edilen hakların alınamaması, Siyasetteki tekelleşmeler çalkantılar, Ülkedeki beyin göçü, Gençlerin umutsuzluğu, en önemlisi de yönetenlere ve Adalete olan güvensizlik.

Ülkenin geldiği son noktayla alakalı daha birçok olumsuzluk örneği sıralayabilirsiniz tabi, bunların hepsinde de mutlaka haklısınız da. Zaten mücadelenin kolay olacağını da söylemedim size.

Bu zorluklarla mücadele etmek gözünüzü korkutuyorsa, o zaman tek çözüm pes etmek midir?

Bütün bu olumsuzluklara karşı boyun eğip kader deyip razı olmak mıdır?

Hayır… Ben öyle düşünmüyorum…

Bence pes etmek kendinden, ülkenden, çocukların, gençlerin geleceğinden vazgeçmektir.

Yaşanan bütün olumsuzlukları sadece siz mi yaşıyorsunuz ki karalar bağlıyorsunuz?

Birilerini suçlayarak sıyrılıyorsunuz hemen sorunlardan.

Belki de yaşanan sorunların sebeplerinden biriside sizsinizdir kim bilir. Sadece birilerini suçlamak yerine hiç bunu düşündünüz mü?

Sanmıyorum…

Diyeceksiniz ki benimle ne alakası var? Ülkeyi ben mi yönetiyorum? Elimde yetki mi var? Ben sıradan birisiyim.

İşte en tehlikeli söz; “Ben sıradan birisiyim”

Hayır ya! Siz sıradan birisi değilsiniz. Kendinizi nede hakir görüyorsunuz ki? Belki birileri de tamda bunu istiyor işte. Sizin kendinizi önemsiz hissetmenizi.

Aslında farkında değilsiniz ama aslı olan sizsiniz, sizi yönetenler değil.

Eğer siz olmasaydınız zaten onlar yönetici olamazdı.

Mesela siz asgari ücret alıp geçim derdindeyken onlar sizden binlerce lira fazla maaş alamazdı.

Siz trafikte boğuşurken onlar Lüks makam araçlarıyla emniyet şeridinden size küfreder gibi geçip gidemezlerdi.

Siz memleketinize gitmek için otobüs parasını düşünürken, onlar özel uçaklarla tatillere gidemezlerdi.

Eğer siz üç beş kuruşa tav olup tarlalarınızı satmasaydınız, onlar size verdiğinin binlerce katını kazanacakları beton kuleleri o tarım arazilerine dikmeye cesaret edemezlerdi.

Siz kulaktan dolma bilgilerle yaşamak yerine, eğer kitap okuyarak kendinizi geliştirme çabasına girseydiniz, onlar toplumu cahilleştiren o saçma sapan Tv programlarını yapmaya cesaret edemezlerdi.

Eğer siz başınızı kuma gömmeseydiniz, sizi uyaranlara kulak verseydiniz, onlar rüşvet, yolsuzluk, kayırmacılık, adaletsizlik yapamazlardı.

Siz, sizin hakkınızı aramak için meydanlarda ses çıkaranlara sahip çıksaydınız, sizin hakkınızı savunan bu insanlara, bu gençlere onlar da terörist muamelesi yapamazlardı.

Siz maaşınızın ya da küçücük iş yerinizde kazancınızın vergisini kuruşuna kadar öderken, onlar zengin holdinglerin milyonlarca lira tutan vergi borcunu silemezdi.

Siz komşunuzdan aldığınız borcu veya bankadan aldığınız krediyi nasıl öderim diye düşünürken, onlar sizin borcunuzun bin katı kadarını bir akşam yemeğinde yiyemezdi.

Siz lafa söze değil, ilime bilime inansaydınız, onlar bu ülkenin kıymetli beyinlerini, akademisyenlerini küstürülüp gitmelerine sevinemezlerdi.

Siz atalarınızın kanıyla canıyla kurtardığı bu cennet vatanın toprakları için gözünüzü kırpmadan canınızı verirken, onlar paralarıyla askerlik yapıp, vatan topraklarını yine parayla yabancılara peşkeş çekemezlerdi.

Sizin yıllarca çalışıp didinerek aldığınız evinizi arsanızı, onlar kentsel dönüşüm adı altında bir tek imzayla el koyamazlardı.

Siz tüm hatalarına rağmen sürekli seçerseniz, onlarda kendilerini sizin sahibiniz sanır tabi. Zamanında hatalıyken hatalı deseydiniz, şimdi onların yerine seçtiklerinize haksızlık etmeye cesaret edemezlerdi.

Eğer siz körü körüne bağlanmanın ne kadar büyük bir hata olduğunu zamanında anlasaydınız, onlar şimdi bir imzayla bütün ülkenin kaderini tayin edemezlerdi. Siz de böyle pes edecek hale gelmezdiniz.

Demek ki neymiş, ülkenin bu duruma gelişinde sizin de payınız çokmuş. Bunları sizi suçlamak adına değil, pes etme lüksünüzün olmadığını hatırlatmak adına yazdım.

Küstüm oynamıyorum diyerek bu işten sıyrılamazsınız. Taşın altına elinizi koyacaksınız artık.

Onu bunu suçlamak yerine bundan sonra herkes şapkasını önüne alıp şöyle bir düşünmelidir diyorum.

Şikâyet etmek yerine, yapılan hataları kabul etmek, zararın neresinden dönersek kardır deyip düzeltmek için elbirliğiyle mücadele etmek gerek diye düşünüyorum.

Kişisel menfaatler, çıkarlar uğruna yapılan tüm hatalar, ilerde toplum için büyük felaketlere yol açabiliyormuş, böylelikle bunu da hepimiz birlikte yaşayarak bir kez daha görülmüş olduk.

İlla benim adamım olsun düşüncesini artık bir kenara bırakıp, dürüst adil biri olsun düşüncesi ile hareket edilmelidir.

Uyanma zamanı geldi de geçiyor. Hala uyumayı tercih edenler gemi batınca mı uyanacaklar bilmiyorum. Ne diyelim Allah onlara da gönül gözüyle bakacak ışık versin.

Onları boş verin, siz artık kendinizin farkına varın. Siz bu değilsiniz biliyorum.

Onlar gibi olmayın, onlar gibi hak yemeyin, hakkınızı yedirmeyin, hakkınızı da mutlaka arayın tabi.

Hak arayın derken, elbette hak aramanın yolu kırmak dökmek değil, bunu tasvip etmemiz katiyen mümkün değil.

Bu tür çıkışlar daima can acıtıcı sonuçlar doğurmuştur. Geçmişte bunun örneklerini yaşadık. Siyasiler koltuklarını kaybetmemek için her yolu denemekten çekinmeyebilir. Bunu fırsat bilen Provokatörler her zaman olayları kışkırtıp kenara çekilmiş ama hep canı yanan masum vatandaşlar olmuştur.

Siyaset ne kadar toplumu ayrıştırsa da kutuplaştırmaya çalışsa da bu ülkenin insanları geçmişten ders çıkartıp, sorunlarını konuşarak çözebilecek düzeydedir. Siyasetin kirli oyununa gelmeyecektir.

Ülkemizin düzlüğe çıkmasını, yine bu ülkenin asıl sahipleri, kıymetli vatandaşları yapacaktır.

Nasıl mı?

Konuşarak, yazarak, konuşana yazana sahip çıkarak. Olaylara geniş pencereden bakıp, yanlı haberlere kulak tıkayarak, vicdanında dürüst ve adil olarak. Haklıyı haksızı tartışarak değil konuşarak belirleyerek.

En önemlisi de ADALET yolunda yürüyerek yapacaktır bunu.

Ben Adaletten umudumu hiç yitirmedim, siz de yitirmeyin.

Unutmayın, umut bitince karanlık çöker…

Umut edecek kadar nefesi olsa insan, her şeyi güzelleştirir…

Umut zaten nefestir…

 

Erdem KAYA / 01 05.2025

erdemkaya.gonulsesi@hotmail.com

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Yüreğinize sağlık Erdem Hocam.

    Cevapla
Giriş Yap

Yeni Odak Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!